Results for attending translation from English to Turkish

attending
ikaz

i will be attending aims.
ambe'ye katılacağım.

eyes lowered, shame attending.
gözleri dönmüş, kendilerini utanç sarmış olarak.

thank you very much for attending.
katıldığın için çok teşekkür ederim.

which doctor is attending you?
sizinle hangi doktor ilgileniyor?

many persons were attending the conference.
birçok kişi konferansa katılıyordu.

illness kept him from attending the party.
hastalık onun partiye katılmasını engelledi.

123 attending drug treatment in most countries (
12 4 bu uyuşturucular sorumludur (

her illness kept her from attending the party.
onun hastalığı onun partiye katılmasını engelledi.

characteristics of drug users attending outpatient treatment
ayakta tedavi gören uyuşturucu hastalarının nitelikleri

her illness prevented her from attending the party.
onun hastalığı onun partiye katılmasını engelledi.

erdogan is in brussels, attending the eu summit.
erdoğan ab zirvesine katılmak üzere brüksel'de bulunuyor.

some 60 participants from 13 european states are attending.
seminere 13 avrupa ülkesinden yaklaşık 60 kişi katılıyor.

and boys of everlasting youth will go about attending them.
dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler.

moisiu was attending the regional energy forum in zagreb.
moisiu, bölgesel bir enerji konferansına katılmak üzere zagreb'de bulunuyordu.

i don't like my father's attending the meeting.
babamın toplantıya katılmasından hoşlanmıyorum.

his remarks were met with loud protests from roma attending the meeting.
cumhurbaşkanının sözleri toplantıya katılan romanların yüksek sesli protestolarına yol açtı.

prior to attending university, he began a career in politics.
Üniversite gitmeden önce, siyasete kariyerine başladı.

after attending high school, hill graduated from rutgers university in 1859.
lise hayatından sonra hill 1859 yılında rutgers Üniversitesi'nden mezun oldu.

eyes lowered, shame attending. that is the day they have been promised!
gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azap) günüdür.