Results for i have a sentence in the top, how... translation from English to Turkish

i have a pain in the shoulder.
benim omzumda bir ağrı var.

i have a hammer, and i'm not afraid to use it!
bir çekicim var, ve onu kullanmaktan korkmuyorum!

i have a few friends in the united states.
abd'de birkaç arkadaşım var.

i have a friend waiting for me in the lobby.
beni lobide bekleyen bir arkadaşım var.

how do i delete a sentence?
bir cümleyi nasıl silebilirim?

do i have a place, a venue, in mind when i write?
beste yaparken aklımda bir yer, bir mekan var mı?

i have a flight tomorrow. maybe in the late afternoon?
ben burada

do i have a chase boat?
beni takip eden bir destek teknesi var mı?

how do i use the mouse scroll wheel in & kde;?
& kde; içerisinde fare tekerleğini nasıl kullanırım?

if i have two versions of java on my machine running through rpm, how do i remove one of them?
java runtime environment'ı kendi yazılımımla birlikte aynı cd'de dağıtabilir miyim?

how do i know which rhinovirus i have?
bende hangi rinovirüs olduğunu nasıl bilebilirim?

how do i use the & windows; key to open the & kmenu;?
& kmenu; yü açmak için & windows; u nasıl kullanırım?

my grandfather had been a lumberjack in the olympics, so i have a lot of tree karma i am working off.
büyükbabam, "ağaç kesme olimpiyatı"ndaydı, bu yüzden borcumu ödemeye çalıştığım epey bir ağaç karmam var.

not only do i have a fleet of cars available to me in seven cities around the world that i can have at my beck and call, but heaven forbid i would ever maintain or deal with the repair or have anything to do with it.
bu sadece arkama yaslanıp aradığımda ulaştığım, dünyadaki 7 şehirde binlerce arabaya sahip olmak demek değil, bakım yaptırmak, allah korusun arıza, tamir vs. gibi şeylerle de uğraşmayacağım demek oluyor.

how do i disable the java icon in the windows system tray?
java yazılımını indirmek ve bilgisayara yüklemek için ne kadar disk alanı gerekir?

"i have a cousin in canada, in toronto, in the restaurant business and we're thinking of going there," he said.
"kanada, toronto'da restoran işiyle uğraşan bir kuzenim var ve oraya gitmeyi düşünüyoruz." dedi.

it's just neat; it's fun. it's so much fun i have it in my house -- but i have it in the entryway, i don't use it to make juice.
o kadar eğlenceli ki evimde bir tane var, ama evimin girişinde duruyor, meyve suyu sıkmak için kullanmıyorum onu.

how do we go and have a world where we both have libraries and publishing in the future, just as we basically benefited as we were growing up?
nasıl ilerleme kaydedip, bizim hepimizin kütüphanelerinin olduğu ve gelecekte yayın yapacak olan, temelde sadece bizim yararımıza olan bir dünyamız olacak?

in the year that larry page and sergey brin -- with whom i have a certain affection and a new affiliation -- in the year in which they were born, two million people died of smallpox.
larry page ve sergey brin -- kendisine karşı yakınlık ve bağlılık duyduğum biri -- doğdukları yılda, iki milyon insan çiçek hastalığından öldü.

in the top, you have a film that has been programmed not to degrade, and in the bottom, a film that has been programmed to degrade in water.
Üstte çözülmemeye programlanmış bir filminiz var... ...altta da, suda çözülmeye programlanmış bir film var.