Results for were i you, i would follow his ad... translation from English to Turkish

if i were you, i'd follow his advice.
yerinde olsam, onun nasihatını dinlerim.

you were wise not to follow his advice.
onun tavsiyesini dinlemeyecek kadar akıllıydın.

if i were you, i would accept his offer.
yerinde olsam, onun teklifini kabul ederim.

were i you, i would not do such a rude thing.
yerinde olsam, böyle kaba bir şey yapmazdım.

all that you have to do is to follow his advice.
yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.

if i were you, i would do the same.
yerinde olsam, aynısını yaparım.

if i were you, i would go home at once.
yerinde olsam derhal eve giderim.

if i were you, i would get out of nerves
senin yerinde olsam sinirlerimden giderdim

i assumed tom had told you i would be here.
tom'un burada olacağımı sana söylediğini sanıyordum.

were i in your place i would do the same thing.
yerinde olsam, aynı şeyi yaparım.

i would odore if i were you i would adore me
ben olsam bana tapardım

were i to say so i would be one of the wrongdoers.'
(bu söylediklerimin aksini iddia etseydim) asıl o zaman zalimlerden olurdum.

if i were you, i would have done the same thing in such a difficult situation.
yerinde olsam, böyle zor bir durumda aynı şeyi yaparım.

and if there were, i would have remembered that one."
ve eğer olsaydı, mutlaka hatırlardım."

if i wanted to scare you, i would tell you what i dreamt about a few weeks ago.
seni korkutmak isteseydim, birkaç hafta önce rüyamda ne gördüğümü anlatırdım.

and i -- you know, normally, i would pick people out and humiliate, but maybe not in this instance.
ve aslında--- ben insan seçer ve küçük düşürürdüm ama... bu durumda bunu yapmayacağım.

allah knows best what is in their hearts. were i to say so i would be one of the wrongdoers.'
allah onların içlerinde olanı pek iyi bilir.böyle bir şey yaptığım takdirde ben elbette zalimlerden olurum.” [6,50]

say: 'i do not follow your desires, for were i to do that, i would go astray and would not be of those who are rightly guided.'
"sizin heveslerinize uymayacağım, yoksa sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum" de.

having many things to write unto you, i would not write with paper and ink: but i trust to come unto you, and speak face to face, that our joy may be full.
size yazacak çok şeyim var, ama bunları kâğıtla, mürekkeple iletmek istemedim. sevincimiz tam olsun diye yanınıza gelmek ve sizinle yüz yüze konuşmak umudundayım.

for people under 30, and it looks to me like almost all of you -- i would say all of you -- are either on the cusp of a magnificent and exciting career or right into a magnificent and exciting career: anything can happen to you. things change.
30'un altında olanlar, bana öyle geliyor ki neredeyse hepiniz --ben tümünüz demeyi tercih ederdim-- ya muhteşem ve heyecan verici bir kariyerin tepesindesiniz ya da muhteşem ve heyecan verici bir kariyerin başlangıcındasınız; her şey gelebilir başınıza. İşler değişir.