From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
ils arrivèrent à la maison du chef de la synagogue, où jésus vit une foule bruyante et des gens qui pleuraient et poussaient de grands cris.
havra yöneticisinin evine vardıklarında İsa, acı acı ağlayıp feryat eden gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı.
et sortant de là, il entra chez un nommé justus, homme craignant dieu, et dont la maison était contiguë à la synagogue.
pavlus oradan çıktı, tanrıya tapan titius yustus adlı birinin evine gitti. yustusun evi havranın bitişiğindeydi.
alors vint un des chefs de la synagogue, nommé jaïrus, qui, l`ayant aperçu, se jeta à ses pieds,
bu sırada havra yöneticilerinden yair adında biri geldi. İsayı görünce ayaklarına kapandı, ‹‹küçük kızım can çekişiyor. gelip ellerini onun üzerine koy da kurtulsun, yaşasın!›› diye yalvardı.
aussitôt les frères firent partir de nuit paul et silas pour bérée. lorsqu`ils furent arrivés, ils entrèrent dans la synagogue des juifs.
kardeşler hemen o gece pavlusla silası veriya kentine gönderdiler. onlar oraya varınca yahudilerin havrasına gittiler.
de perge ils poursuivirent leur route, et arrivèrent à antioche de pisidie. Étant entrés dans la synagogue le jour du sabbat, ils s`assirent.
onlar pergeden yollarına devam ederek pisidya sınırındaki antakyaya geçtiler. Şabat günü havraya girip oturdular.
a icone, paul et barnabas entrèrent ensemble dans la synagogue des juifs, et ils parlèrent de telle manière qu`une grande multitude de juifs et de grecs crurent.
aynı şekilde konyada da yahudilerin havrasına giren pavlusla barnaba öyle etkili konuştular ki, hem yahudilerden hem de greklerden çok kişi iman etti.
après la lecture de la loi et des prophètes, les chefs de la synagogue leur envoyèrent dire: hommes frères, si vous avez quelque exhortation à adresser au peuple, parlez.
kutsal yasa ve peygamberlerin yazıları okunduktan sonra, havranın yöneticileri onlara, ‹‹kardeşler, halka verecek bir öğüdünüz varsa buyurun, konuşun›› diye haber yolladılar.
et voici, il vint un homme, nommé jaïrus, qui était chef de la synagogue. il se jeta à ses pieds, et le supplia d`entrer dans sa maison,
o sırada, havra yöneticisi olan yair adında bir adam gelip İsanın ayaklarına kapandı, evine gelmesi için yalvardı.
comme il parlait encore, survint de chez le chef de la synagogue quelqu`un disant: ta fille est morte; n`importune pas le maître.
İsa daha konuşurken havra yöneticisinin evinden biri geldi. yöneticiye, ‹‹kızın öldü›› dedi, ‹‹artık öğretmeni rahatsız etme.››
ceux qui ont été expulsés de leurs demeures, - contre toute justice, simplement parce qu'ils disaient: «allah est notre seigneur». - si allah ne repoussait pas les gens les uns par les autres, les ermitages seraient démolis, ainsi que les églises, les synagogues et les mosquées où le nom d'allah est beaucoup invoqué.
o müminler ki tamamen haksız yere, sırf “rabbimiz allah'tır!” dediklerinden ötürü yerlerinden yurtlarından kovulmuşlardı. eğer allah insanların bir kısmının zararını diğer bir kısmı ile savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve allah’ın adının çok anıldığı mescidler yıkılır giderdi.