From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
zwei jahre später essen kindern im süden von damaskus die krümel vom boden, denn sie hungern unter der belagerung.
İki yıl sonra, Şam'ın güney kısmındaki çocuklar kuşatma altında açlık içinde sokaklardaki kırıntıları yiyorlar.
und mache eine belagerung darum und baue ein bollwerk darum und schütte einen wall darum und mache ein heerlager darum und stelle sturmböcke rings um sie her.
kenti kuşat, duvarla çevir. kente karşı toprak rampalar yap, ordugah kur, çevresine kütükler yerleştir.
und sieh, ich will dir stricke anlegen, daß du dich nicht wenden könnest von einer seite zur andern, bis du die tage deiner belagerung vollendet hast.
kuşatma günlerini bitirinceye dek bir yandan öbür yana dönmemen için seni halatlarla bağlayacağım.
das eine dritte teil sollst du mit feuer verbrennen mitten in der stadt, wenn die tage der belagerung um sind; das andere dritte teil nimm und schlag's mit dem schwert ringsumher; das letzte dritte teil streue in den wind, daß ich das schwert hinter ihnen her ausziehe.
yeruşalimin kuşatılması bitince, kılların üçte birini kentin ortasında yakacaksın. Üçte birini kılıçla kentin çevresine fırlatacak, kalan üçte birini de rüzgara savuracaksın. ben de yalın kılıç onların peşine düşeceğim.