From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
denn solches ist geschehen, daß die schrift erfüllet würde: "ihr sollt ihm kein bein zerbrechen."
bunlar, ‹‹onun bir tek kemiği kırılmayacak›› diyen kutsal yazının yerine gelmesi için oldu.
das zerstoßene rohr wird er nicht zerbrechen, und den glimmenden docht wird er nicht auslöschen, bis daß er ausführe das gericht zum sieg;
ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek, ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak.
aber die arme des königs zu babel will ich stärken und ihm mein schwert in seine hand geben, und will die arme pharaos zerbrechen, daß er vor ihm winseln soll wie ein tödlich verwundeter.
babil kralının kollarını güçlendirip kılıcımı onun eline vereceğim. firavunun ise kollarını kıracağım. babil kralının önünde ağır yaralı biri gibi inleyecek.
ihr aber solltet keinen bund machen mit den einwohnern dieses landes und ihre altäre zerbrechen. aber ihr habt meiner stimme nicht gehorcht. warum habt ihr das getan?
dedim ki, ‹bu topraklarda yaşayanlarla antlaşma yapmayın; sunaklarını yıkın.› ama sözümü dinlemediniz. bunu neden yaptınız?
und das vierte wird hart sein wie eisen; denn gleichwie eisen alles zermalmt und zerschlägt, ja, wie eisen alles zerbricht, also wird es auch diese alle zermalmen und zerbrechen.
dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer. demir gibi tümünü kırıp parçalayacak.
6:21 und den topf, darin es gekocht ist, soll man zerbrechen. ist's aber ein eherner topf, so soll man ihn scheuern und mit wasser spülen.
İçinde etin haşlandığı çömlek kırılmalı. ancak tunç bir kapta haşlanmışsa, kap iyice ovulup suyla durulanmalı.
ihr fürst wird seine habe auf der schulter tragen im dunkel und muß ausziehen durch die wand, die sie zerbrechen werden, daß sie dadurch ausziehen; sein angesicht wird verhüllt werden, daß er mit keinem auge das land sehe.
‹‹onların önderi karanlıkta eşyasını sırtında taşıyarak yola koyulacak. eşyasını çıkarmak için duvarda bir gedik açacak. Ülkeyi görmemek için yüzünü örtecek.
hast du nicht gesehen, daß allah wasser vom himmel niedersendet und es als quellen in die erde dringen läßt und dadurch gewächs hervorbringt, das mannigfaltig an farben ist? dann wird es reif, und du siehst es gelb werden; dann läßt er es in stücke zerbrechen. hierin liegt wahrlich eine mahnung für leute von verstand.
görmedin mi ki allah, gökten yağmur yağdırmada, derken yağmur suyunu yeryüzündeki kaynaklara sızdırmada, sonra da o suyla çeşitli renklerde nebatlar bitirmede, sonra da onları kurutmada da sen onları görürsün ki sararmış, sonra da onları unufak etmede; şüphe yok ki bunda, aklı başında olanlara öğüt ve ibret var elbet.