Results for speranza translation from Italian to Turkish

speranza
umut

ora, che attendo, signore? in te la mia speranza
aptalların hakaretine izin verme.

forti di tale speranza, ci comportiamo con molta franchezz
böyle bir umuda sahip olduğumuz için büyük cesaretle konuşabiliriz.

ecco, la tua speranza è fallita, al solo vederlo uno stramazza
dilini halatla bağlayabilir misin? olarak bilinmiyor. timsah ya da soyu tükenmiş bir hayvan olduğu sanılıyor.

perché così avrai un avvenire e la tua speranza non sarà delusa
ve umudun boşa çıkmaz.

e la mia speranza dov'è? il mio benessere chi lo vedrà
kim benim için umut görebilir?

la brama dei giusti è solo il bene, la speranza degli empi svanisce
kötülerin umutlarıysa gazapla.

cacci nella polvere la bocca, forse c'è ancora speranza
umudunu kesmeden yere kapanmalı,

era un grido di disperazione e senza speranza di un membro della famiglia.
tamamen saftı, işte o an gerçeklik bin tokat gibi üzerime indi.

nella speranza di suscitare la gelosia di quelli del mio sangue e di salvarne alcuni
böylelikle belki soydaşlarımı imrendirip bazılarını kurtarırım.

l'attesa dei giusti finirà in gioia, ma la speranza degli empi svanirà
kötünün beklentileriyse boşa çıkar.

lasciali mangiare e godere per un periodo, lusingati dalla speranza, ben presto sapranno.
bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir.

c'è una speranza per la tua discendenza: i tuoi figli ritorneranno entro i loro confini
‹‹Çocukların yurtlarına dönecekler.

correggi tuo figlio finché c'è speranza, ma non ti trasporti l'ira fino a ucciderlo
onun yıkımına neden olma.

quando persero la speranza [di riaverlo], discussero [tra loro] in segreto.
ne zaman ki, onlar, onu kurtarmaktan ümit kestiler, o zaman fısıldaşarak oradan uzaklaştılar.

egli è colui che vi fa vedere il lampo, fonte di timore e speranza, colui che forma le nuvole pesanti.
size şimşeği göstererek, hem korku hem ümit verir, yağmur yüklü ağır bulutlar oluşturur.

e le acque consumano le pietre, le alluvioni portano via il terreno: così tu annienti la speranza dell'uomo
İnsanın umudunu yok ediyorsun.

È nostra speranza di completare in futuro questo documento, che potrà offrire una panoramica visiva di & kde;.
bizim isteğimiz bunu, sizi & kde; 'nin görsel bir turuna çıkaracak olan daha eksiksiz bir belge haline getirmektir.

allora saranno abbattuti e confusi a causa dell'etiopia, loro speranza, e a causa dell'egitto, di cui si vantavano
kûşa bel bağlayan, mısırla övünen halk hüsrana uğrayacak, utanç içinde kalacak.

intendevano infatti sviarti da ciò che ti abbiamo rivelato, nella speranza che ci attribuissi, inventandolo, altro che questo [corano].
az daha onlar, baskı ile seni, sana vahyettiğimizden ayırarak ondan başkasını üstümüze atman için kandıracaklardı.