Results for alışılmadık translation from Turkish to English

evet gerçekten alışılmadık.
and it is.

bu bir parça alışılmadık bir şey.
this is something that's a little bit unusual.

tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
tom is unusually talkative tonight.

ramona pierson: alışılmadık bir tedavi yeri.
ramona pierson: an unexpected place of healing

bayanlar, baylar, bu alışılmadık bir hikaye değil.
ladies and gentlemen, that is not an unusual story.

tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
it's unusual for tom to be here so early.

yani bu bir halk kütüphanesi olarak alışılmadık bir bina. açıkçası.
so it's an unusual building for a public library, obviously.

bugün, biraz alışılmadık yollarla öykü koleksiyonu yapmaktan bahsedeceğim.
so i'm going to talk today about collecting stories in some unconventional ways.

bazı nispeten alışılmadık adaylar da belediye başkanlığı yarışlarına katıldılar.
some rather unusual candidates have joined the mayoral races.

1970'li yılların ankara'sında bu alışılmadık bir durumdu.
now in the early 1970s, in ankara, that was a bit unusual.

romanya'da aday olan bazı alışılmadık isimlerin birçoğu sandalye kazandı.
romania fielded a number of unusual candidates, several of whom went on to win seats.

bu alışılmadık yeniliklikçi fikrilere ve alışılmadık yaratıcılığa yol açan ortamlar nelerdir?
what are the environments that lead to unusual levels of innovation, unusual levels of creativity?

ama bu kesinlikle, her kim her ne yaptıysa, bu zalimce ve alışılmadık bir ceza.
but this, surely, whoever that man is, whatever he's done, this is cruel and unusual punishment.

yaptıkları işte uzmanlar ve tespit edilmekten kaçınmak için alışılmadık kadar ileri gidebilirler.
they are expert at what they do and they will go to extraordinary lengths to avoid detection.

Öte yandan jagodina kasabası da potansiyel anne babalar için alışılmadık bir teşvik başlatmayı planlıyor.
meanwhile, the town of jagodina plans to launch an unusual incentive for potential parents.

belgrad'da, priştine'nin politikasına verilen tepki de alışılmadık derecede sert oldu.
in belgrade, the response to pristina's policy also was unusually strong.

ancak ülke, konsey oturumlarında devlet düzeyindeki uyum eksikliğini yansıtacak şekilde alışılmadık biçimde temsil edilecek.
the country will be represented in an unusual way at council sessions, however, reflecting its lack of state-level cohesion.

bazı alışılmadık adaylarla birlikte yeni yönetmeliklerle düzenlenen yerel seçimler, sıkıcı olmanın dışında her şey olacağa benziyor.
held under new regulations complete with some unusual candidates, the local elections promise to be anything but boring.

alışılmadık hareketleri ve çoşkuları avrupa'dan gelen hepimize tam bir sürpriz olan zulu kabilesi üyeleri özellikle egzotikti.
especially exotic were members of the zulu tribe whose unusual moves and delirium were a complete surprise to all of us from europe.

ekip, kuasarların alışılmadık şekilde birbirine yakın olduğunu ve görülebilir bölgede kırmızıya kayma ve ışık spektrumunun oldukça benzer olduğunu tespit etti.
the team noticed that the two quasars were unusually close to each other, and that their redshift and visible light spectrum were surprisingly similar.