Results for emeklilik ve hayat translation from Turkish to English

ve hayat da gerçek.
and life is really, too.

"param yok ve hayat çok zor.
"i don't have money and life is so difficult.

ve hayat, insanları gerçekten sevmektir.
and it's about loving people really well.

ve hayat üzerinde daha iyi değil- daha
and for the worse -- not for the better, but for the worse.

ve hayat kadınlarının peçe giymesini zorunlu hale getirdi.
he made it compulsory for prostitutes to wear the veil.

türkiye'de emeklilik ve genel sosyal güvenlik sigortası sistemi
retirement plans

Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
the company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.

tek sebebi değildi, ve hayat basit, tek sebepli bir anlatım değildir.
it wasn't the only reason, and life is not simple, one reason narratives.

hayat boyu diyalize mahkumdum, ve hayat boyu böyle yaşamayı düşünmekten bile hoşlanmıyordum.
i was facing basically a lifetime of dialysis, and i don't even like to think about what my life would be like if i was on that.

milletvekillerine erken emeklilik ve normal maaşlarına ek olarak özel harçlık veren yasa iptal edildi.
a law giving mps early retirement and a special allowance on top of their regular salaries has been struck down.

tedbirde milletvekilleri için erken emeklilik ve ortalama çalışanların aldığından daha yüksek emekli maaşları öngörülüyor.
according to ungureanu, the meeting will focus mainly on issues related to bilateral economic co-operation, joint projects for modernisation of the regional infrastructure, and environmental protection.

ve hayatlarını buna adamışlar.
and they have dedicated their lives to it.

ve hayatımın öyle geçeceğinden emindim.
and i was certain that's what my life would be.

para harca ve hayattan zevk al!
spend money and enjoy life!

ve hayatlarında mevcut olan seçeneklerin bilincinde olma.
and a sense of the choices that are available in their lives.

bütün bu antrenman, ve hayatımı değiştirdim.
all this training -- i had transformed my life.

ve hayatı boyunca bu hapı her gün alması gerekiyordu.
he had to be on that pill for the rest of his life.

hayatı veren ve hayatı alıp öldüren o’dur.
he gives life and brings death.

hayatı veren ve hayatı alıp öldüren de o’dur.
he revives and causes to die.

eğitim görmemiş ve hayatında hiç ev ödevi yapmamış anneler tarafından büyütüldüler.
they've been brought up by mothers who are illiterate, who have never ever done homework.