Results for hoşuna gitmedi sanırım translation from Turkish to English

cezalandırılmak hoşuna gitmedi.
he didn't like to be punished.

ancak bu bakanın hoşuna gitmedi.
however, the minister was not amused.

saçımı değiştirdim ama onun hoşuna gitmedi.
i changed my hair, but he didn't like it.

hoşunuza gitmedi mi?
you don't like it?

yemeğe el uzatmadıklarını görünce de halleri, hoşuna gitmedi ve onlardan, içine bir korku düştü.
and when he beheld that their hands reached it not he misliked them, and ccnceived a fear of them.

bu insanların pek hoşuna gitmedi ve bu konuda bir şey yapmak isteyen insanlardan karşı konulamaz bir destek geldi.
and, you know, this didn't sit well with people, and so there was this outpouring of support for people to do something about this.

ne var ki, ‹‹bizi yönetecek bir kral ata›› demeleri samuelin hoşuna gitmedi. samuel rabbe yakardı.
but the thing displeased samuel, when they said, give us a king to judge us. and samuel prayed unto the lord.

ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi.
and when he beheld that their hands reached it not he misliked them, and ccnceived a fear of them.

allah yolunda mallariyle ve canlariyle cihat hoşlarına gitmedi.
and they hated to strive with their wealth and their lives in god’s way.

ancak annem "hayr, halen hoşuma gitmedi" dedi ve
but she said, "no. still, i don't like it.

yemeğe el uzatmadıklarını görünce de halleri, hoşuna gitmedi ve onlardan, içine bir korku düştü. dediler ki: korkma, biz lut kavmine gönderildik.
and when he saw their hands not reaching towards it, he thought they were pretending and inwardly started fearing them; they said, “do not be afraid – we are sent to the people of lut.”

ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi. “korkma!” dediler.
and when he saw their hands not reaching towards it, he thought they were pretending and inwardly started fearing them; they said, “do not be afraid – we are sent to the people of lut.”

allah yolunda mallariyle ve canlariyle cihat hoşlarına gitmedi. "sıcakta savaşa çıkmayın" dediler.
they did not want to fight for the cause of god with their property and in person and said, "do not march (to the battle) on the hot days."

allah'ın peygamberinin hilafına geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. allah yolunda mallariyle ve canlariyle cihat hoşlarına gitmedi.
those who remained behind rejoiced in their staying [at home] after [the departure of] the messenger of allah and disliked to strive with their wealth and their lives in the cause of allah and said, "do not go forth in the heat."

Şöyle düşündüm, "elbette ki tanrı'ya inanıyorum, ama anlıyorsunuz ya, bu kalp kelimesi hoşuma gitmedi çünkü tanrı'yı insanileştiriyor, ayrıca onu erkeksileştiriyor da."
and i thought, "well, of course i believe in god, but, you know, i don't like that word, heart, because it anthropomorphizes god, and i don't like the word, 'his,' either, because that sexualizes god."