Results for tüm ülkeler translation from Turkish to English

tüm Ülkeler
all countries

tüm ülkeler ona tabi.
all countries are subjected to him.

aşağıdaki hükümlere tabi ülkeler dışında tüm ülkeler uygunluğa sahiptir.
all countries are eligible except countries subject to the following provisions.

espad’dan İspanya dışındaki tüm ülkeler için alınan veriler. bkz.
) data from espad for all countries but spain.

bazı araştırmacılara göre abd'nin güneyindeki tüm ülkeler latin amerika'dır.
according to some estimates, there are 40 million street children in latin america.

aslında konu ile ilgili bir düzenlemesi bulunan tüm ülkeler öğretmenlik eğitiminin içeriğini değerlendirmektedir.
virtually all countries with regulations evaluate the content of teacher education.

İlk olarak bu mesele, ab'ye üye olmak isteyen tüm ülkeler açısından önem taşıyor.
to begin with, the issue is important to all the accession countries.

birincil opioid kullanımı için ayakta tedaviye başlayan hastaların ortalama yaşı 33 olup, neredeyse tüm ülkeler
national experts report that specific programmes exist in 18 countries, but in 14 of these they are available only to a minority of clients in need.

uyuşturucu kullanımından kaynaklanan bireysel ve toplu hasarların önlenmesi ve azaltılması hedefi de tüm ülkeler tarafından paylaşılmaktadır.
the objective of preventing and reducing the individual and collective harm resulting from the use of drugs is also shared by all countries.

onun adı tüm ülke çapında bilinir.
his name is known all over the country.

bu kahramanca hareketler tüm ülkede var.
these heroic acts are present all over the country.

( ilişkin 2005 verileri tüm ülkeler için bulunmamaktadır; ayrıntılı bilgi için 2007 istatistik bültenindeki ele geçirme tablolarına bakın.
see tables szr-11 and szr-12 in the 2007 statistical bulletin.

tüm ülkedeki koruma anlayışını çoktan tekrar biçimlendirdik.
we have already reshaped conservation in the entire country.

tüm ülke sıcak hava dalgasıyla boğuşurken, hoş bir görüntü.
some highlighted the positive side of how people were assisting others, even animals:

ayı yavruları tüm ülke genelinden toplanıyorlar ve satılıp ticareti yapılıyordu.
and the bear cubs were being harvested from across the country and being sold and traded.

aynı zamanda tüm ülkenin dönüşümüne şahit olduğumuz için de çok şanslıyız.
but then we are also so fortunate to witness the transformation of the whole country.

bosna-hersek'in bağımsızlık günü tüm ülkede kutlanmadı.
bosnia and herzegovina's independence day was not celebrated throughout the country.

aileler refaha kavuştuğunda köyler refaha kavuşur, ve eninde sonunda da tüm ülke.
if families prosper, the village prospers, and eventually so does the whole country.

bu sorunlar, toplumsal barışı ve tüm ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.
these issues continue to affect the social peace and all national economy in a negative way.

"tüm ülkede düzineler ve düzinelerce internet kafe açılmalı." diyor.
"they should be opening dozens and dozens of internet cafes across the country," he suggests.