Results for bulunmayacak translation from Turkish to Italian

devşirecek meyve bulunmayacak.
fra un anno e più giorni voi tremerete, o baldanzose, perché finita la vendemmia non ci sarà più raccolto

yerini arasan da bulunmayacak.
ancora un poco e l'empio scompare, cerchi il suo posto e più non lo trovi

onu bir defedip gideren bulunmayacak.
nessuno potrà impedirlo.

rabbin topluluğunda sizden kimse bulunmayacak.
perciò non ci sarà nessuno che tiri la corda per te, per il sorteggio nell'adunanza del signore

eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi.
se non fosse stata presa la decisione finale, già sarebbe stato giudicato tra loro!

altı gün ekmek toplayacaksınız, ama yedinci gün olan Şabat günü ekmek bulunmayacak.››
sei giorni lo raccoglierete, ma il settimo giorno è sabato: non ve ne sarà»

evlerinizde yedi gün maya bulunmayacak. mayalı bir şey yiyen yerli yabancı herkes İsrail topluluğundan atılacaktır.
per sette giorni non si troverà lievito nelle vostre case, perché chiunque mangerà del lievito, sarà eliminato dalla comunità di israele, forestiero o nativo del paese

harun kendisi, ailesi ve bütün İsrail topluluğunun günahlarını bağışlatmak için en kutsal yere girdiğinde, dışarı çıkıncaya kadar buluşma Çadırında hiç kimse bulunmayacak.
nella tenda del convegno non dovrà esserci alcuno, da quando egli entrerà nel santuario per farvi il rito espiatorio, finché egli non sia uscito e non abbia compiuto il rito espiatorio per sé, per la sua casa e per tutta la comunità d'israele

artık sende lir çalanların, ezgi okuyanların, kaval ve borazan çalanların sesi hiç işitilmeyecek. artık sende hiçbir el sanatının ustası bulunmayacak. sende artık değirmen sesi duyulmayacak.
la voce degli arpisti e dei musici, dei flautisti e dei suonatori di tromba, non si udrà più in te; ed ogni artigiano di qualsiasi mestiere non si troverà più in te; e la voce della mola non si udrà più in te

elim uydurma görüm gören, yalan yere falcılık eden peygamberlere karşı olacak. onlar halkımın topluluğunda bulunmayacak, İsrail halkının kütüğüne yazılmayacak, İsrail ülkesine girmeyecekler. o zaman benim egemen rab olduğumu anlayacaksınız.
la mia mano sarà sopra i profeti dalle false visioni e dai vaticini bugiardi; non avranno parte nell'assemblea del mio popolo, non saranno scritti nel libro d'israele e non entreranno nel paese d'israele: saprete che io sono il signore dio

dini olduğu gibi, bu azabı da böyle inkâr edenler, onun tepelerine ineceğini, o ateşin yüzlerini ve sırtlarını yalamasını önleyemeyeceklerini, kendilerine yardım edecek hiç kimsenin bulunmayacağını bir bilselerdi! [39,16; 7,41; 14,50; 13,34]
ah! se i miscredenti conoscessero il momento in cui non potranno allontanare il fuoco dai loro volti e dalle loro schiene e non potranno essere soccorsi!