Hai cercato la traduzione di simarol sey da Turco a Inglese

olurmu öyle sey
does that happen

fevkalade bir sey.
it's a remarkable thing.

bunu ozel kilan sey.
this is what makes it so special.

baska bir sey degil.
nothing else.

bir cok sey ilginizi cekecektir
many things will attract your attention

"sey, maalesef uğrattı."
but he said, "well," he said, "i'm afraid so."

askolsunnn bhen hiçölee sey yaparmıyımmm
askolsunnn bhen hiçölee hal yaparmıyımmm

sen gel burda her sey varki evet
welcome

ama yapabileceginiz uc sey oldugunu biliyorum.
but i do know there are three things you can do.

birseyi yanlis yapan sey nedir?
what makes something wrong?

bu da onemli bir sey oldugunu soyluyor.
that tells you something really important.

birilerine bir sey verdigimizde kendimizi iyi hissederiz.
we feel good if we give.

benim duygusal duzey diye adlandirdigim bir sey var.
there's something i call the visceral level of processing, and there will be visceral-level design.

cok guzel bir film ama her sey issiz, her sey olu.
it's a beautiful piece of filmmaking, but everything is desolate, everything is dead.

bir teori sizin daha az calismaniza olanak saglayan bir sey.
a theory is something that enables you to do less work.

en buyuk ve en onemli sey, tarafsiz bakis acisi siyasetimiz.
so the biggest and the most important thing is our neutral point-of-view policy.

ikinci dunya savasi'nda, bir cok sey uretmemiz gerekti.
in the second world war, we needed to produce a lot of stuff.

hindistan’ı degiştirdigine inandıgım uçüncü sey ise İngiliz diline yonelik tutumumuzdur.
the third big thing i believe that has changed india is our attitude towards the english language.

gerci, kevin kelly'ye kulak verirseniz, hicbir sey hatirlamak zorunda degilsiniz.
although, listening to kevin kelly, you don't have to remember anything.

muhendis: kesinlikle. muhabir: "olacak sey degil" diye mi dusundunuz.
engineer: absolutely. interviewer: you thought, "oh, bother."