Results for encircled translation from English to Turkish

so his fruits were encircled (with ruin).
(derken) onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi.

only areas encircled by marker pen will be scanned
sadece işaretleyici kalem çevrilmiş alanlar taranacaktır

while searching for the firewall, the team became encircled.
ekip yangın duvarını ararken alevler etraflarını sardı.

they encircled around 200,000 germans in the falaise pocket.
falaise'de 200,000 kişilik alman ordusu kuşatma altına alındı.

they will be encircled by their hoardings on the day of resurrection.
cimrilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.

"operations of encircled forces: german experiences in russia".
"operations of encircled forces: german experiences in russia".

each of the outer planets is encircled by planetary rings of dust and other small objects.
ayrıca dış gezegenlerin her birinin toz ve diğer parçacıklardan oluşan halkaları vardır.

by 23 april, berlin was fully encircled and the battle of berlin entered its last stage.
berlin, 23 nisan'da tam olarak kuşatılmıştı ve savaşın son aşaması olan berlin harekâtı başlamıştı.

after breaking through red army forces by 13 july, german forces encircled and captured the city of rostov.
kızıl ordu savunmasını yarıp ilerleyen alman kuvvetleri 13 temmuz'da rostov'u kuşatıp ele geçirdiler.

rather, it is worse for them. their necks will be encircled by what they withheld on the day of resurrection.
hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır.

and the evil of what they did will appear to them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!
derken yaptıkları amellerin kötülüğü gözlerinin önüne serildi, alay edip durdukları şey onları kuşatıverdi.

and the evils of that which they earned will become apparent to them, and they will be encircled by that which they used to mock at!
kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.

the tombstone bears a representation of copernicus' model of the solar system—a golden sun encircled by six of the planets.
mezartaşı kopernik’in güneş sistemi modelinin bir temsili olan altı gezegenle çevrelenmiş altın bir güneşe dayanır.

for the evils of their deeds will confront them, and they will be (completely) encircled by that which they used to mock at!
kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.

then will appear to them the evil (fruits) of what they did, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!
derken yaptıkları amellerin kötülüğü gözlerinin önüne serildi, alay edip durdukları şey onları kuşatıverdi.

on the day it (actually) reaches them, nothing will turn it away from them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!
bilin ki onlara azabın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musibet, onları çepeçevre kuşatır.

a round table meeting in baia mare, a city in northwestern romania, brought no alternative to a controversial local project that will see two blocks of flats, mainly inhabited by the roma, encircled by a concrete wall.
romanya'nın kuzeybatısındaki baia mare kentinde yapılan bir toplantıda, çoğunlukla romanların yaşadığı iki apartman bloğunun bir beton duvarla çevrileceği tartışmalı bir yerel projeye alternatif çıkmadı.

ah! on the day it (actually) reaches them, nothing will turn it away from them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!
bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.

and we had assigned them the (faculties of) hearing (ears), seeing (eyes), and hearts, but their hearing (ears), seeing (eyes), and their hearts availed them nothing since they used to deny the ayat (allah's prophets and their prophethood, proofs, evidences, verses, signs, revelations, etc.) of allah, and they were completely encircled by that which they used to mock at!
allah'ın ayet ve mucizelerini bile bile inkar ettikleri için ne işitme, ne görme duyuları ve ne de beyinleri onlara hiç bir yarar sağlamadı. alaya aldıkları şeyler kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.