Results for sürüklüyor translation from Turkish to English

sizi özel mi özel bir dünyaya sürüklüyor.
it puts you into this special, special world.

beni hayrete sürüklüyor ve kalbimi açıyor.
it fills me with wonder, and it opens my heart.

bu da bizi en sona sürüklüyor, kendi seçimimize.
which leads us to the last one, which is our elections.

bu atı görüyorum, koşum takımıyla, karı öteye sürüklüyor.
i see this horse with a harness, dragging the snow away.

adamları barlardan dışarıya sürüklüyor ve tanrı adına hayatlarını kurtarıyordu.
he was dragging guys out of bars and saving those lives for the lord.

aynı zamanda, gönüllülük işinde kalacağım, bu beni hepsinin en büyük farkındalığına sürüklüyor.
but also i intend to stick with the volunteering, which actually leads me to the biggest epiphany of them all.

allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
(little do they realize that) allah is mocking at them. he gives them rope enough, and they wander on and on blindly in their mischief and rebellion.

zaten mevcut olan nikon capture gibi bir yazılımın bu ürünle birlikte verilmemiş olması kullanıcıyı kaliteli bir raw dönüştürme yazılımı arama zahmetine sürüklüyor.
i would prefer to find a good and complete raw-converter with this type of models, in fact the very nikon capture software that nikon has available.

görmez misin ki allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor.
see you not that allah drives the clouds gently, then joins them together, then makes them into a heap of layers, and you see the rain comes forth from between them.

kim allah'a ortak koşarsa, o, sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgar onu, uzak bir yere sürüklüyor gibidir.
and he who associates with allah - it is as though he had fallen from the sky and was snatched by the birds or the wind carried him down into a remote place.

görmez misin ki allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor.
'hast thou not seen how god drives the clouds, then composes them, then converts them into a mass, then thou seest the rain issuing out of the midst of them?

banja luka'lı ekonomist damir miljeviç'e göre, bh'nin büyük idari kadrosu ve bir devlet hükümeti ve iki ayrı taraf hükümetinin bakım maliyeti ülkeyi iflasa sürüklüyor.
according to damir miljevic, a banja luka economist, bih’s massive administration and the cost of maintaining a state government and two separate entity governments are bankrupting the country.

arabadan ayrıldık ve -2. kata bulunan otoparktan çıkmaya çalıştık fakat su çok şiddetli geldiği için çıkış yerine varamıyorduk çünkü su çok fazla sürüklüyordu.
we left the car and tried to move to the parking lot located on second floor; however, as the water was flowing severely, we could not reach the exit.