Sie suchten nach: daglejer (Dänisch - Türkisch)

han var daglejer.
İşçiydi

- han var daglejer.
günü birlik işçiydi.

jeg har også været daglejer.
gündüz işçiliği bile.

jeg troede, du var daglejer.
Şu haline bakıp seni amele sanabilirim.

en daglejer burde have symmetrisk slid.
gündelikçiler, eklemleri için simetrik giysiler giymeliler.

loose styrer en taco vogn ved daglejer pladsen.
luz, günlük işçi yerinde minibüsüyle taco satıyor.

en daglejer fra gaden. han vil ikke være savnet.
günlük çalışan işçilerden biri, arkasından ağlayanı olmayacak.

ingen indvandret eller daglejer må spise deraf.
konuklar ve ücretli işçiler ondan yemeyecek.

fortæller du mig, at en mexikansk daglejer, er en skide forbundsagent?
bana lanet meksikalı gündelikçinin federal ajan olmadığını söyle.

den blev holdt her sidste uge. hvor træder en daglejer ellers på glas?
geçen haftaya kadar buradaydı çünkü adamın biri başka nerede venedik gözlüğüne basabilir ki?

men han skal være hos dig som daglejer eller indvandret; han skal arbejde hos dig til jubelåret.
yanında çalışan bir işçi ya da yabancı gibi davranacaksın ona. Özgürlük yılına dek yanında çalışacak.

ingen lægmand må spise af det hellige; hverken den indvandrede hos præsten eller hans daglejer må spise af det hellige.
‹‹ ‹kâhin ailesi dışında hiç kimse kutsal sunuyu yemeyecek; kâhinin konuğu ve işçisi bile.

du må ikke forurette en nødlidende, fattig daglejer, hvad enten han hører til dine brødre eller de fremmede inden dine porte nogetsteds i dit land.
‹‹Ücretle çalışan, gereksinimi olan, yoksul bir soydaşınızı ya da kentlerinizin birinde yaşayan bir yabancıyı sömürmeyeceksiniz.

- han mugede ud. - jeg hyrer ikke daglejere.
- ben gündelikçi kiralamam, panayır bu işi yapar.