Sie suchten nach: ceased (Englisch - Türkisch)

the cheering ceased.
tezahürat durdu.

it has ceased raining.
yağmur durmuştu.

at last, they ceased working.
nihayet, çalışmayı sona erdirdiler.

the enemy attack ceased at dawn.
düşman saldırısı şafakta sona erdi.

fish have ceased to live in this river.
balık bu nehirde yaşamayı bıraktı.

he ceased painting for nearly four months.
yaklaşık dört ay boyunca çalışmalarını bıraktı.

after the war zis-3 mass production ceased.
savaşın ardından zis-3 modelinin seri üretimi durduruldu.

and when they were come into the ship, the wind ceased.
onlar tekneye bindikten sonra rüzgar dindi.

and this ceased not to be their cry till we made them cut off, extinct.
biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

and this their crying ceased not till we made them as reaped corn, extinct.
biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

and this ceased not to be their cry until we made them a harvestreaped, extinguished.
biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

so these three men ceased to answer job, because he was righteous in his own eyes.
böylece bu üç kişi eyüpe yanıt vermekten vaz geçti, çünkü eyüp kendi doğruluğundan emindi.

all laughter has ceased now that the statistics are in which show the deadening effect on tourism.
fakat istatistik veriler, krizin, turizm sektörü üzerindeki ölümcül etkilerini ortaya koyunca durum tersine döndü.

isaak ceased working with jacobsen on his 2002 album, "always got tonight".
isaak, jacobsen ile olan anlaşmasını 2002'deki albümü olan always got tonight ile bitirdi.

the municipality was formed on 11 september 1979, when it ceased being a parish of the municipality of oeiras.
amadora, 11 eylül 1979'da oeiras belediyesi'nden ayrıldığından bu yana, kendi belediyesi olan bir şehir durumundadır.

joseph came to you before with clear signs, but you never ceased to doubt the message he brought you.
"and olsun ki, yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz.

but those who reject our signs,- them shall punishment touch, for that they ceased not from transgressing.
ayetlerimizi inkar edenlere yoldan çıkmalarından ötürü azab dokunacaktır.

the loss of the station strikes particularly hard, since studentski zbor, the campus newspaper, ceased publication years ago.
kampüs gazetesi studentski zbor yıllar önce yayın hayatına son verdiği için, istasyonun da kaybedilmesi özellikle acı verdi.

and that cry of theirs ceased not, till we made them as a field that is reaped, extinct (dead).
biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti.

and i, brethren, if i yet preach circumcision, why do i yet suffer persecution? then is the offence of the cross ceased.
bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm? Öyle olsaydı, çarmıh engeli ortadan kalkardı.