Sie suchten nach: communion (Englisch - Türkisch)

communion
komünyon

the term does not describe a single communion or common religious tradition.
bu kavram bir komünyonu ya da ortak dini gelenekleri tanımlamaz.

and we called him from the right side of the mount, and brought him near in communion.
biz ona tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık.

we called him from the right side of the mount, and brought him close for communion;
biz ona tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık.

after spending three and a half years in prison, boskovski kissed the ground and received communion.
hapiste geçirdiği üç buçuk sene sonunda boskovski, toprağı öptü ve kendisine komünyon verildi.

i expect that producing ingredients, preparing dishes and eating meals is all part of the communion of human interests.
İçerikleri hazırlamanın, yemekleri hazırlamanın ve yemenin insan doğasının parçası olduğunu umuyorum.

but it is more than just a repository of our resources; it's also the global geography of the communion we call dinner.
dünyamız, kaynaklarımız için bir ambar olmaktan öte, yemek olarak adlandırdığımız bir paylaşımın küresel coğrafyasıdır.

and we called to him from the blessed side of the mountain, and we made him draw nigh, holding communion (with us).
biz ona tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık.

be ye not unequally yoked together with unbelievers: for what fellowship hath righteousness with unrighteousness? and what communion hath light with darkness?
İmansızlarla aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?

five: all of which is to say, they made a movie out of the book, "communion," and it starred christopher walken.
beş: toparlamak gerekirse, "communion" isimli bir kitaptakileri anlatan ve christopher walken'in başrol oynadığı bir film.

"at the moment, turkey is under ahmet davutoglu's feverish policy, which seeks communion with the peoples of the balkans and wants to begin the history from the beginning.
"Şu anda türkiye, ahmet davutoğlu'nun balkanlar'daki halklarla dostluk arayışında olan ve tarihe baştan başlamak isteyen heyecanlı politikası altında bulunuyor.

it is the internal ecclesiastical law governing the catholic church (both latin church and eastern catholic churches), the eastern and oriental orthodox churches, and the anglican communion of churches.
katolik kilisesi (latin kilisesi ve doğu katolik kiliseleri dahil), doğu ve oryantal ortodoks kiliseleri, ve anglikan komünyon kiliselerinin dinî iç hukukunu oluşturur.

and she repurposes them with frills and ribbons, and makes these frothy confections that she sells to women for their daughter's sweet 16 or first holy communion -- those milestones in a life that people want to celebrate all along the economic spectrum.
ve bu elbiseleri süslerle ve kurdelalarla yeniden şekillendiriyordu, ve bu baloncuklu giyisileri yapıyor ve kadınlara kızlarının tatlı 16'sı, bir başka deyişle her sosyal sınıftan insanın hayatlarında bir kez kutlamak istedikleri dönüm noktası -- ilk kutsal komünyon için onları satıyordu.