Sie suchten nach: grew (Englisch - Türkisch)

he grew old.
o yaşlandı.

her face grew pale.
onun yüzü soldu.

because he grew?
büyüdüğü için mi?

he grew no fatter.
daha fazla şişmanlamadı.

here's how you grew.
İşte nasıl geliştiğimize bir bakalım.

i grew up on a farm
durumunda

and the boy grew older.
ve çocuk daha da büyüdü.

as i diminished, i grew.
zayıfladıkça, büyüdüm.

he grew larger and larger.
o gittikçe büyüdü.

then he retreated and grew proud
en sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi.

he grew a variety of crops.
Çeşitli ürünler yetiştirdi.

after a while, it grew dark.
bir süre sonra, hava karardı.

a village grew around the castles.
a village grew around the castles.

lambert grew up in geneva, switzerland.
lambert, İsviçre-cenevre'de büyüdü.

he became wiser as he grew older.
o büyüdükçe akıllandı.

agriculture grew at better than eight percent.
tarım yüzde 8 daha da yükseldi.

as he grew older, he became more obstinate.
yaşlandıkça daha inatçı oldu.

the puppy grew larger and larger every day.
köpek yavrusu her gün gittikçe büyüdü.

the older he grew, the more attractive he became.
ne kadar yaşlandıysa, o kadar çekici oldu.

because the more we learned, the more concerned we grew.
Çünkü daha çok öğrendikçe endişelerimiz de artıyor.