Sie suchten nach: juxtaposition (Englisch - Türkisch)

juxtaposition
bitişiklik

in ten countries, the majority was also polled for juxtaposition.
on ülkede, çoğunluk bitişiklik açısından da incelendi.

and i was struck by the juxtaposition of these two enormous disciplines that humanity has.
İnsanlığın sahip olduğu bu iki muazzam disiplinin birbirine bitişik olması beni hayrete düşürmüştü.

and of course that juxtaposition is of great interest to me because it creates a kind of a spark of new energy.
ve elbette bu dizme benim büyük ilgi duyduğum birşey çünkü yeni bir enerji kıvılcımı yaratıyor.

the city is characterized by the juxtaposition of tropical beaches, modern architecture, and historic buildings from colonial periods.
Şehrin karakterine tropikal kumsalları, modern mimarisi ve koloni döneminden kalma tarihi binaları önemli katkı sağlarlar.

in the space at the center, there are four electricity transformer not used, adjacent to the east wall, which are in juxtaposition.
ortadaki mekânda doğu duvara bitişik yanyana dört adet, kullanılmayan elektrik trafosu bulunmaktadır.

because you don't want to get an unfortunate juxtaposition, where you're talking about one thing instead of the other.
Çünkü biri yerine diğerinden bahsettiğin talihsiz bir zıtlık hali de istemezsin.

past the wonderful wall filled with the juxtaposition that i was talking about; beautiful carvings set into the walls above the neon "ristorante" sign, and so on.
bahsettiğim o hayret verici birliktelikten doğan muhteşem duvarı geçiyoruz: neon "ristorante" tabelası üzerinde duvarlara işlenmiş güzel oymalar var.

god has sent down the very best discourse, the book conformable in its juxtapositions, which makes all of those who fear their lord, shudder.
allah en güzel hadisi, tutarlı ve ikişerli bir kitap halinde indirdi. rab'lerini sayanların derileri ondan dolayı ürperir.