Sie suchten nach: seeking (Englisch - Türkisch)

seeking
arýyor

hard drive seeking
hard drive seeking

bribe seeking is rare.
rüşvet ise nadirdir.

she is seeking my advice.
o benim tavsiyemi öğrenmeye çalışıyor.

he was seeking re-election.
o, yeniden seçilmenin peşinde koşuyordu.

and show no favor seeking gain.
daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.

both countries are seeking his extradition.
her iki ülke de ganiç'in iadesini istiyor.

seeking solutions for non-auto sectors.
otomotiv sektörü dışındakiler için çözüm arayışları.

we are seeking normal human brains.
normal insan beyni arıyoruz.

are they seeking to hasten our punishment?
azabımıza mı meydan okuyorlar?

and show not favour, seeking wordly gain!
daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.

essentially, we are pattern-seeking primates.
esasen, hepimiz patern arayan primatlarız.

albania, montenegro seeking broader co-operation
arnavutluk ve karadağ daha geniş İşbirliği peşinde

albania seeking new balkans confidence through diplomacy
arnavutluk diplomasi yolu ile yeni balkanlar'da güven arıyor

it's associated with reward-seeking behavior.
Ödül bekleme davranışı ile ilişkilendiriliyor.

thousands seeking bulgarian citizenship ahead of eu entry
ab üyeliği öncesinde binlerce kişi bulgar vatandaşı olmak istiyor

[moses] said, "that is what we were seeking."
musa da demişti ki: "İşte aradığımız o idi."

"[but seeking] alternative ports means additional expenses.
makedonya ticaret odası başkanı branko azeski setimes'a verdiği demeçte, "fakat alternatif liman aramak ek harcama anlamına geliyor.

(saying): "we feed you seeking allah's countenance only.
"biz size yalnız ve yalnız allah rızası için yediriyoruz.