Sie suchten nach: sometimes we all say things that (Englisch - Türkisch)

but do things that you love.
fakat sevdiğiniz şeyleri yapın.

and sometimes we make real plans.
bazen gerçek planlar yapıyor

but sometimes we wonder: is this all there is?
ama bazen de merak ediyoruz: hepsi bu mu?

and sometimes we just start building.
ve bazen de doğrudan inşaya başlıyoruz.

tom sometimes says things he doesn't really believe.
tom bazen gerçekten inanmadığı şeyler söylüyor.

a couple things that are kind of cool.
hoş olan bir kaç şey var.

and it looks for things that move around.
ve hareket eden şeyleri arıyor.

laura trice suggests we all say thank you
lura trice hepimizin teşekkür ederim demesini öneriyor.

he has also created things that you do not know.
hem sizin bilemeyeceğiniz daha neler neler yaratacak!

and the things that they build amaze even themselves.
ve yaptıkları şeyler kendilerini bile şaşırtıyor.

actually, life forms produce things that kill themselves.
yaşam biçimleri, kendilerini lödürecek şeyler üretebilirler.

i want to spend more time doing things that matter.
Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.

and what sharps means is needles, things that stick.
sivriler ne demektir, batan aletler.

but sometimes we have made these procedures more complicated than necessary.
fakat bazen bu prosedürleri gereğinden daha karmaşık hale getirdiğimiz de oldu.

quarries once made the nature, and sometimes we took this and we transformed.
maden ocakları, baştan doğal yollarla oluşur. bazen onları alırız ve değiştiririz.

so, designers sometimes don't do things that are immediately functional, but they're functional to our understanding of issues.
yani tasarımcılar bazen doğrudan işlevsel şeyler yapmıyorlar ama olayları anlamamıza yarıyorlar.

and other things that i don't -- aren't familiar with.
ve aşina olmadığım başka şeyler söylediler.

every country — iranians, sometimes we do two, sometimes we do three.
her ülke -- İranlılar, biz bazen 2, bazen 3 kere öperiz.

[...] it's one of those things that's just sitting around.
fakat bir gün charlie gelir ve işler bu andan sonra karışır.

it's more than just gadgets; it's more than just things that people invent.
aletlerden çok daha fazlası. İnsanların icat ettiklerinden daha fazlası.