Sie suchten nach: this knife is so dull that it can (Englisch - Türkisch)

this knife is so dull that it can't cut.
bu bıçak o kadar kör ki kesemez.

this knife is very sharp.
bu bıçak çok keskin.

this knife is used to cut meat.
bu bıçak et kesmek için kullanılır.

this song is so moving that it brings tears to my eyes.
bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

the edge of this knife is sharp and cuts well.
bu bıçağın ağzı keskindir ve iyi keser.

the machine is so delicate that it easily breaks.
makine o kadar hassas ki kolayca bozuluyor.

the knife was so dull that i couldn't cut the meat with it and i had to use my pocketknife.
bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.

this vaccine is so small it can be grown in a common bacteria, e. coli.
bu aşı o kadar küçük ki, e.coli gibi sıradan bakterilerin içinde de büyütülebilir.

now he says also that this is so intense an experience that it feels almost as if he didn't exist.
Şimdi ayrıca bunun çok kuvvetli bir deneyim olduğunu neredeyse kendisini yok hissettirdiğini söylüyor.

why did i choose to study this organ that is so awesome in its complexity that it might well be infinite?
neden bu kadar muazzam karmaşık olan ve hatta belki sonsuz karmaşıklığa sahip olan bu organ üzerine çalışmayı seçtim?

the blast is so strong it can even break your limbs, even if you're not hit.
günümüzdekilerden yaklaşık 1 milyar kat daha güçlü bilgi işleme gücüne sahip olacaklardır.

but that it will get copied if it can, regardless of the consequences.
Şu demek, sonuçları ne olursa olsun olabiliyorsa, kendini kopyalayacaktır.

but, it has been used in 10,000 persons and now it is verified that it can reduce tumour masses.
ama bugüne dek 10 bin hasta tarafından kullanıldı ve artık tümör kitlelerini küçülttüğü doğrulandı.

eb: we have to build large amounts of autonomy into the spacecraft so that it can land itself safely.
eb aracın kendi kendini güvenli bir şekilde indirebilmesi için, büyük oranda kendi kendini yönetebilecek şekilde inşa etmeniz gerek.

we've seen that it can affect matter and cause form within matter.
ve sesin maddeyi etkileyebileceğini ve madde içinde şekiller oluşturabileceğini gördük.

their heads explode." the idea is to have an argument that is so powerful that it knocks out your opponents.
kafaları patlıyor." bir tartışmaya girmenin sebebi rakibinizi nakavt edecek kadar güçlü olmasıdır.

it is very important for the state, above all, to demonstrate that it can make a basic effort and can resolve this problem.
her şey bir yana, bu sorunun çözülebilmesi devlet için, devletin çabasıyla bu sorunun çözümlenebileceğinin gösterilebilmesi açısından, çok önemli.

and not only that, it can also just last longer, even if there isn't a hurricane.
sadece bu da değil, eğer kasırga olmasaydı ... ... sonuncu daha uzun olabilir.

and not only that, it can get to the viewer through not only the intellect, but through the heart.
ve aynı zamanda bunların sadece bilgi yoluyla değil kalbin yönlendirmesiyle de olabileceğini gösterdi.

and i'm going to use stacking for a kind of simplicity that has the characteristic that it is so simple and so reliable that i can build things with it.
ve istiflemeyi bir tür basitlik için kullanacağım ve çok basit ve çok güvenilir bir karaktere sahip olduğu için de onunla bazı şeyler kurabileceğim.