Sie suchten nach: rääkivat (Estnisch - Türkisch)

sest nad kuulsid neid võõraid keeli rääkivat ja Jumalat väga ülistavat. Siis Peetrus ütles:
Çünkü onların, bilmedikleri dillerle konuşup Tanrıyı yücelttiklerini duyuyorlardı. O zaman Petrus, ‹‹Bunlar, tıpkı bizim gibi Kutsal Ruhu almışlar. Suyla vaftiz olmalarına kim engel olabilir?›› dedi.

Kui nüüd see hääl tekkis, tuli rahvahulk kokku ja kohkus ära, sest igaüks kuulis neid rääkivat oma keelemurret.
Sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. Herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı.

Siis nad hankisid mehed, kes ütlesid: „Me oleme teda kuulnud pilkesõnu rääkivat Moosese ja Jumala vastu!”
Bunun üzerine birkaç kişiyi el altından ayartarak onlara, ‹‹Bu adamın Musaya ve Tanrıya karşı küfür dolu sözler söylediğini duyduk›› dedirttiler.

nii et rahvas pani imeks, nähes keeletumaid rääkivat, vigaseid olevat terved, jalutumaid käivat ja pimedaid nägevat. Ja nad andsid au Iisraeli Jumalale.
Halk, dilsizlerin konuştuğunu, çolakların iyileştiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin yürüdüğünü görünce şaştı ve İsrailin Tanrısını yüceltti.

siis rääkis Rebeka oma poja Jaakobiga, öeldes: „Vaata, ma kuulsin su isa rääkivat su venna Eesaviga ja ütlevat:
Rebeka oğlu Yakupa şöyle dedi: ‹‹Dinle, babanın ağabeyin Esava söylediklerini duydum.

Pärast seda ma nägin, ja vaata: uks oli avatud taevas ja endine hääl, mida olin kuulnud otsekui pasunat rääkivat minuga, ütles: „Astu siia üles, ja Ma näitan sulle, mis pärast seda peab sündima!”
Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: ‹‹Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.››