Sie suchten nach: c'est magnifique, n'est ce pas (Französisch - Türkisch)

m. tanaka est un docteur, n'est-ce pas ?
bay tanaka bir doktor, değil mi?

et bien, la nuit est très longue, n'est-ce pas ?
güzel, gece çok uzun, değil mi?

il fait froid ce matin, n'est-ce pas ?
bu sabah hava soğuk; değil mi?

n'est-ce pas là un serment, pour un doué d'intelligence?
bu antta büyük bir şey yok mu aklı başında olana?

n'est-ce pas dans l'enfer une demeure pour les mécréants?
cehennemde değil midir kâfirlerin barınağı?

n'est-ce pas allah qui sait le mieux lesquels sont reconnaissants?
allah güzel karşılık verenleri daha iyi bilmiyor mu!

masaru ne peut pas finir ce travail en une heure, n'est-ce pas?
masuru bu işi bir saatte bitiremez, değil mi?

n'est-ce pas dans l'enfer qu'il y a un refuge pour les mécréants?
cehennemde kafirler için bir yer yok mudur?

ils sont dans le doute, n'est-ce pas, au sujet de la rencontre de leur seigneur?
aslında onlar rab'lerinden bir kuşku içindedirler.

n'est-ce pas pour eux un signe, que les savants des enfants d'israël le sachent?
beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

n'est-ce pas lui qui commence la création, puis la refait, et qui vous nourrit du ciel et de la terre.
(onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı?

n`est-ce pas de la volonté du très haut que viennent les maux et les biens?
İyilikler gibi felaketler de yüceler yücesinin ağzından çıkmıyor mu?

et quand vous mangez et buvez, n`est-ce pas vous qui mangez et vous qui buvez?
yiyip içerken kendiniz için yiyip içmiyor muydunuz?

vous vous réjouissez de ce qui n`est que néant, vous dites: n`est-ce pas par notre force que nous avons acquis de la puissance?
‹‹karnayimi kendi bileğimizle ele geçirmedik mi?›› diyenlersiniz. simgesidir.

est-ce moi qu`ils irritent? dit l`Éternel; n`est-ce pas eux-mêmes, a leur propre confusion?
İncittikleri ben miyim, diyor rab. hayır, kendilerini inciterek utanca boğuyorlar.

qui est, en effet, notre espérance, ou notre joie, ou notre couronne de gloire? n`est-ce pas vous aussi, devant notre seigneur jésus, lors de son avènement?
umudumuz, sevincimiz kimdir? rabbimiz İsa geldiğinde onun önünde övüneceğimiz zafer tacı nedir? siz değil misiniz?

ils dirent: est-ce seulement par moïse que l`Éternel parle? n`est-ce pas aussi par nous qu`il parle?
‹‹rab yalnız musa aracılığıyla mı konuştu?›› dediler, ‹‹bizim aracılığımızla da konuşmadı mı?›› rab bu yakınmaları duydu.

jésus leur répondit: n`est-ce pas moi qui vous ai choisis, vous les douze? et l`un de vous est un démon!
İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹siz onikileri seçen ben değil miyim? buna karşın içinizden biri iblistir.››

car quel est le plus grand, celui qui est à table, ou celui qui sert? n`est-ce pas celui qui est à table? et moi, cependant, je suis au milieu de vous comme celui qui sert.
hangisi daha büyük, sofrada oturan mı, hizmet eden mi? sofrada oturan değil mi? oysa ben aranızda hizmet eden biri gibi oldum.

d`où viennent les luttes, et d`ou viennent les querelles parmi vous? n`est-ce pas de vos passions qui combattent dans vos membres?
aranızdaki kavgaların, çekişmelerin kaynağı nedir? bedeninizin üyelerinde savaşan tutkularınız değil mi?