Sie suchten nach: sycomores (Französisch - Türkisch)

il fit périr leurs vignes par la grêle, et leurs sycomores par la gelée.
yabanıl incir ağaçlarını iri dolu taneleriyle yok etti.

amos répondit à amatsia: je ne suis ni prophète, ni fils de prophète; mais je suis berger, et je cultive des sycomores.
amos, ‹‹ben ne peygamberdim ne de peygamber oğluydum›› diye karşılık verdi, ‹‹yalnızca sığır yetiştirirdim. yabanıl incir ağaçlarına bakardım.

baal hanan, de guéder, sur les oliviers et les sycomores dans la plaine; joasch, sur les provisions d`huile;
zeytinyağı depolarından: yoaş,

le roi rendit l`argent et l`or aussi communs à jérusalem que les pierres, et les cèdres aussi communs que les sycomores qui croissent dans la plaine.
krallığı döneminde yeruşalimde altın ve gümüş taş değerine düştü. sedir ağaçları Şefeladaki yabanıl incir ağaçları kadar bollaştı.

et le seigneur dit: si vous aviez de la foi comme un grain de sénevé, vous diriez à ce sycomore: déracine-toi, et plante-toi dans la mer; et il vous obéirait.
rab şöyle dedi: ‹‹bir hardal tanesi kadar imanınız olsa, şu dut ağacına, ‹kökünden sökül ve denizin içine dikil› dersiniz, o da sözünüzü dinler.