Sie suchten nach: bello (Italienisch - Türkisch)

bello
hoş

come hai riso bello
ne güzel yagdin

sarebbe stato bello conoscerti
senınle tanışmak guzel olur

in verità i timorati avranno soggiorno bello:
doğrusu allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

questo è il bello della reebok easytone freestyle hi.
reebok easytone freestyle hi'ı çekici kılan da bu.

di chi tu sei più bello? scendi e giaci con i non circoncisi
onlara de ki, ‹sen başkalarından daha mı güzelsin? aşağı in ve oradaki sünnetsizlere katıl.›

chi fa ad allah un prestito bello, egli glielo raddoppia molte volte.
allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir?

alleluia. è bello cantare al nostro dio, dolce è lodarlo come a lui conviene
ona övgü yaraşır.

assolvete all'orazione e versate la decima e fate ad allah un prestito bello.
namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve allah'a güzel bir borç verin.

come sei bello, mio diletto, quanto grazioso! anche il nostro letto è verdeggiante
yeşilliktir yatağımız.

quanto a chi fa ad allah un prestito bello, egli glielo raddoppia e gli concederà generosa ricompensa.
allah'a kim güzel bir borç verecek ki, o onun verdiğini kat kat artırsın. böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.

e' bello invece essere circondati di premure nel bene sempre e non solo quando io mi trovo presso di voi
niyet iyiyse, yalnız aranızda olduğum zaman değil, her zaman gayretli olmak iyidir.

se fate ad allah un prestito bello, egli ve lo raddoppierà e vi perdonerà. allah è riconoscente, magnanimo,
eğer allah'a güzel bir tarzda borç verirseniz o, verdiğinizi katkat arttırır size ve suçlarınızı örter ve allah, iyilik edenlere fazlasıyla mükafat verir, azaplandırmada da aceleci değildir.

e come è bello per voi, quando le riconducete [all'ovile] e quando uscite al pascolo.
akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.

bello lo aveva fatto nella moltitudine dei suoi rami, perciò lo invidiavano tutti gli alberi dell'eden nel giardino di dio»
tanrının bahçesi adendeki bütün ağaçlar onu kıskandı.

quando lo videro, lo trovarono talmente bello, che si tagliuzzarono le mani dicendo: “che allah ci protegga!
(kadınlar meyveleri soyarken yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar.

ecco, l'assiria era un cedro del libano, bello di rami e folto di fronde, alto di tronco; fra le nubi era la sua cima
Çok yüksekti, tepesi bulutlara erişiyordu.

ma il padre disse ai servi: presto, portate qui il vestito più bello e rivestitelo, mettetegli l'anello al dito e i calzari ai piedi
‹‹babası ise kölelerine, ‹Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!› dedi. ‹parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!

assolvete all'orazione e versate la decima e fate ad allah un prestito bello. tutto il bene che avrete compiuto, lo ritroverete presso allah, migliore e maggiore ricompensa.
kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak allah katında bulursunuz.

costui aveva un figlio chiamato saul, alto e bello: non c'era nessuno più bello di lui tra gli israeliti; superava dalla spalla in su chiunque altro del popolo
saul adında genç, yakışıklı bir oğlu vardı. İsrail halkı arasında ondan daha yakışıklısı yoktu. boyu herkesten bir baş daha uzundu.