Sie suchten nach: stanghe (Italienisch - Türkisch)

fece stanghe di legno di acacia e le rivestì d'oro
akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapladı.

farai stanghe di legno di acacia e le rivestirai d'oro
akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapla.

farai le stanghe di legno di acacia e le rivestirai d'oro
sırıkları akasya ağacından yap ve altınla kapla.

l'arca e le sue stanghe, il coperchio e il velo che lo nasconde
sandığı ve sırıklarını, bağışlanma kapağını, bölme perdesini,

introdusse le stanghe negli anelli sui due lati dell'arca per trasportare l'arca
sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçirdi.

fuse quattro anelli e li pose alle quattro estremità della graticola di rame, per inserirvi le stanghe
tunç ızgaranın dört köşesine taşıma sırıklarını geçirmek için birer halka döktü.

introdurrai le stanghe negli anelli sui due lati dell'arca per trasportare l'arca con esse
sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçir.

farai le stanghe di legno di acacia e le rivestirai d'oro; con esse si trasporterà la tavola
sırıkları akasya ağacından yap, altınla kapla. masa onlarla taşınacak.

farai anche stanghe per l'altare: saranno stanghe di legno di acacia e le rivestirai di rame
sunak için akasya ağacından sırıklar yap, tunçla kapla.

i figli dei leviti sollevarono l'arca di dio sulle loro spalle per mezzo di stanghe, come aveva prescritto mosè sulla parola del signore
rabbin sözü uyarınca ve musanın onlara buyurduğu gibi, tanrının sandığının sırıklarını omuzları üzerinde taşıdılar.

poi porranno sull'arca una coperta di pelli di tasso, vi stenderanno sopra un drappo tutto di porpora viola e metteranno a posto le stanghe
sonra üzerine deri bir örtü geçirecek, üstüne de salt lacivert bir bez serecek, sırıklarını yerine koyacaklar.

prese la testimonianza, la pose dentro l'arca; mise le stanghe all'arca e pose il coperchio sull'arca
antlaşma levhalarını sandığa koydu, sandık sırıklarını taktı, bağışlanma kapağını sandığın üzerine yerleştirdi.

alla custodia dei figli di merari furono affidati le tavole della dimora, le sue stanghe, le sue colonne e le loro basi, tutti i suoi arredi e quanto si riferisce al suo impianto
merarioğulları konutun çerçevelerinden, kirişlerinden, direklerinden, tabanlarından, takımlarından ve bunların kullanımından,

le stanghe erano più lunghe, per questo le loro punte si prolungavano oltre l'arca verso la cella, ma non si vedevano di fuori; così è fino ad oggi
sırıklar öyle uzundu ki, uçları iç odanın önünden görünüyordu. ancak dışarıdan görünmüyordu. bunlar hâlâ oradadır.

ciò è quanto è affidato alla loro custodia e quello che dovranno portare come loro servizio nella tenda del convegno: le assi della dimora, le sue stanghe, le sue colonne, le sue basi
buluşma Çadırında hizmet ederken şunları yapacaklar: konutun çerçevelerini, kirişlerini, direklerini, tabanlarını,

introdusse le stanghe negli anelli sui lati dell'altare: servivano a trasportarlo. fece l'altare di tavole, vuoto all'interno
sunağın taşınması için yan tarafındaki halkalara geçirdi. sunağı tahtadan, içi boş yaptı.

l'altare dei profumi con le sue stanghe, l'olio dell'unzione e il profumo aromatico, la cortina d'ingresso alla porta della dimora
buhur sunağını ve sırıklarını, mesh yağını, güzel kokulu buhuru; konutun giriş bölümündeki perdeyi;

giunsero fino alla valle di escol, dove tagliarono un tralcio con un grappolo d'uva, che portarono in due con una stanga, e presero anche melagrane e fichi
eşkol vadisine varınca, üzerinde bir salkım üzüm olan bir asma dalı kestiler. adamlardan ikisi dalı bir sırıkta taşıdılar. yanlarına nar, incir de aldılar.