Sie suchten nach: drugačiji (Kroatisch - Türkisch)

Život je tamo drugačiji.
orada hayat farklı.

islamsko bankarstvo nudi drugačiji model
İslamcı bankacılık farklı bir model sunuyor

oni se orijentiraju na drugačiji način.
komünist dönemle ilgili kişisel bir tecrübesi olmayan gençler, bunun nasıl bir şey olduğunu bilemez.

"ali, odnosi sa srbijom su drugačiji.
setimes'a konuşan recepi, "fakat sırbistan ile ilişki farklı.

student bojan cincur ima drugačiji ideju.
Öğrenci bojan cincur'un başka bir fikri var.

to će stvoriti drugačiji, pozitivniji imidž balkana.
bu, farklı, daha pozitif bir balkan imajının yaratılmasını sağlayacaktır.

međutim, ove godine prosvjedi su imali drugačiji značaj.
fakat bu sene, gösteriler farklı bir önem kazandı.

međutim, našu analizu možemo postaviti i u drugačiji okvir.
fakat bu analize daha farklı bir açıdan bakmak da mümkün.

jesu li srbi južno od rijeke ibar drugačiji od onih na sjeveru?
İbar nehri'nin aşağısındaki sırplar kuzeydekilerden farklı mı?

"za nas tijekom ramazana život poprima sasvim drugačiji ritam.
setimes'a konuşan bayriç, "bizim için, ramazan boyunca hayat tamamen farklı bir ritm kazanıyor.

ti ljudi imaju drugačiji mentalitet; odgojeni su s protestantskom etikom.
bu insanlar farklı bir zihniyete sahipler, protestan etiğine göre yetiştirilmişler.

međutim, oni sami odlučuju se za drugačiji naziv: "eurorealisti".
ancak parti kendine farklı bir ad bulmuş: "ab gerçekçileri".

ovo je u nemaloj mjeri uzrokovano time što su pred rumunjskom drugačiji prioriteti i izazovi.
bunun en önemli nedenlerinden biri de romanya’nın farklı öncelik ve sorunlara sahip olması.

stvorit ćemo drugačiji svijet", rekao je andi tepelena, jedan od organizatora.
farklı bir dünya yaratacağız”, diyor.

dačić ističe kako su socijalisti danas potpuno drugačiji no što su bili tijekom miloševićeve vladavine.
daciç, günümüz sosyalistlerinin miloseviç'in iktidarı altındakilerden tamamen farklı olduğunun altını çiziyor.

Čak i prije nemira, odnosi turske s libijom i iranom bili su puno drugačiji nego s egiptom.
ayaklanmadan önce bile, türkiye'nin libya ve İran ile ilişkileri mısır ile ilişkilerinden çok farklıydı.

dužnosnici eu zauzeli su drugačiji stav, ukazujući na to kako problema ima u skopju, kao i u ateni.
fakat ab’li yetkililerin bu konudaki görüşleri farklı; onlara göre sorun atina kadar Üsküp'ten de kaynaklanıyor.

međutim, stanishev i bss navijestili su kako bi možda više voljeli drugačiji ishod: prijevremene izbore.
ancak stanişev ile bsp alternatif bir sonucu tercih edebileceklerinin sinyallerini verdiler: o da erken seçim.

"nekad je san bilo pronaći radno mjesto u javnom sektoru… sada je san drugačiji."
"hayaller, kamu sektöründe bir iş bulmaktı ... şimdi bu hayaller farklı."

dok ste u oteševu, trebali biste se okupati i osunčati uz jezero, koje ima drugačiji ugođaj od uobičajenih morskih plaža.
oteşevo'dayken, normal deniz plajlarından farklı bir hisse sahip gölde yüzmeyi ve güneşlenmeyi de denemelisiniz.