Sie suchten nach: dicebant (Latein - Türkisch)

quoniam dicebant spiritum inmundum habe
İsa bu sözleri, ‹‹onda kötü ruh var›› dedikleri için söyledi.

et alia multa blasphemantes dicebant in eu
kendisine daha bir sürü küfür yağdırdılar.

dicebant ergo ei quomodo aperti sunt oculi tib
‹‹Öyleyse, gözlerin nasıl açıldı?›› diye sordular.

alii autem inridentes dicebant quia musto pleni sunt ist
başkalarıysa, ‹‹bunlar taze şarabı fazla kaçırmış›› diye alay ettiler.

pharisaei autem dicebant in principe daemoniorum eicit daemone
ferisiler ise, ‹‹cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor›› diyorlardı.

ceteri vero dicebant sine videamus an veniat helias liberans eu
Öbürleri ise, ‹‹dur bakalım, İlyas gelip onu kurtaracak mı?›› dediler.

dicebant enim non in die festo ne forte tumultus fieret popul
‹‹bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar›› diyorlardı.

et dicebant ad invicem quis revolvet nobis lapidem ab ostio monument
aralarında, ‹‹mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?›› diye konuşuyorlardı.

dicebant autem non in die festo ne forte tumultus fieret in popul
ama, ‹‹bayramda olmasın ki, halk arasında kargaşalık çıkmasın›› diyorlardı.

dicebant autem multi ex ipsis daemonium habet et insanit quid eum auditi
birçoğu, ‹‹onu cin çarpmış, delidir. niçin onu dinliyorsunuz?›› diyordu.

alii autem dicebant quia helias est alii vero dicebant propheta est quasi unus ex propheti
başkaları, ‹‹o İlyastır›› diyor, yine başkaları, ‹‹eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir›› diyordu.

qui dicebant deo recede a nobis et quasi nihil possit facere omnipotens aestimabant eu
‹her Şeye gücü yeten bize ne yapabilir?›

alii dicebant haec verba non sunt daemonium habentis numquid daemonium potest caecorum oculos aperir
başkaları ise, ‹‹bunlar, cin çarpmış bir adamın sözleri değil›› dediler. ‹‹cin, körlerin gözlerini açabilir mi?››

at illi dixerunt ad eam insanis illa autem adfirmabat sic se habere illi autem dicebant angelus eius es
‹‹Çıldırmışsın sen!›› dediler ona. ama kız üsteleyince, ‹‹onun meleği olmalı›› dediler.

at ille iterum negavit et post pusillum rursus qui adstabant dicebant petro vere ex illis es nam et galilaeus e
petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra petrusa yine, ‹‹gerçekten onlardansın; sen de celilelisin›› dediler.

de turba autem multi crediderunt in eum et dicebant christus cum venerit numquid plura signa faciet quam quae hic faci
halktan birçok kişi ise ona iman etti. ‹‹mesih gelince, bunun yaptıklarından daha mı çok mucize yapacak?›› diyorlardı.

dicebant ergo ei ubi est pater tuus respondit iesus neque me scitis neque patrem meum si me sciretis forsitan et patrem meum scireti
o zaman ona, ‹‹baban nerede?›› diye sordular. İsa şu karşılığı verdi: ‹‹siz ne beni tanırsınız, ne de babamı. beni tanısaydınız, babamı da tanırdınız.››

et ecce bestia alia similis urso in parte stetit et tres ordines erant in ore eius et in dentibus eius et sic dicebant ei surge comede carnes plurima
‹‹İkinci yaratık ayıya benziyordu. bir yanı üzerinde doğrulmuştu. ağzında, dişleri arasında üç kaburga kemiği vardı. ona, ‹haydi kalk, yiyebildiğin kadar et ye!› dediler.

at illi existimabant eum in tumorem convertendum et subito casurum et mori diu autem illis sperantibus et videntibus nihil mali in eo fieri convertentes se dicebant eum esse deu
halk, pavlusun bedeninin şişmesini ya da birdenbire düşüp ölmesini bekliyordu. ama uzun süre bekleyip de ona bir şey olmadığını görünce fikirlerini değiştirdiler. ‹‹bu bir ilahtır!›› dediler.

quidam autem epicurei et stoici philosophi disserebant cum eo et quidam dicebant quid vult seminiverbius hic dicere alii vero novorum daemoniorum videtur adnuntiator esse quia iesum et resurrectionem adnuntiabat ei
epikürcü ve stoacı bazı filozoflar onunla atışmaya başladılar. kimi, ‹‹bu lafebesi ne demek istiyor?›› derken, kimi de, ‹‹galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor›› diyordu. Çünkü pavlus, İsayla ve dirilişle ilgili müjdeyi duyuruyordu.