Sie suchten nach: quid est veritas (Latein - Türkisch)

quid est verum
lo que es verdad

si tamen illum audistis et in ipso edocti estis sicut est veritas in ies
kuşkusuz İsanın sesini duydunuz, ondaki gerçeğe uygun olarak onun yolunda eğitildiniz.

est veritas christi in me quoniam haec gloria non infringetur in me in regionibus achaia
mesihin gerçeğine sahip olarak kesinlikle diyebilirim ki, ahaya İlinde hiç kimse beni böyle övünmekten alıkoyamaz.

dicit ei pilatus quid est veritas et cum hoc dixisset iterum exivit ad iudaeos et dicit eis ego nullam invenio in eo causa
pilatus ona, ‹‹gerçek nedir?›› diye sordu. bunu söyledikten sonra pilatus yine dışarıya, yahudilerin yanına çıktı. onlara, ‹‹ben onda hiçbir suç görmüyorum›› dedi.

dicebant ergo quid est hoc quod dicit modicum nescimus quid loquitu
onun için, ‹‹bu ‹kısa süre› dediği nedir? söylediklerini anlamıyoruz›› deyip durdular.

dixit ergo ad eum quid est hoc quod tenes in manu tua respondit virg
rab, ‹‹elinde ne var?›› diye sordu. musa, ‹‹değnek›› diye yanıtladı.

domine quid est homo quia innotuisti ei aut filius hominis quia reputas eu
beni karanlıklarda oturtuyor.

quid est facilius dicere dimittuntur tibi peccata an dicere surge et ambul
hangisi daha kolay, ‹günahların bağışlandı› demek mi, yoksa ‹kalk, yürü› demek mi?

quod autem ascendit quid est nisi quia et descendit primum in inferiores partes terra
Şimdi bu ‹‹çıktı›› sözcüğü, mesih önce aşağılara, yeryüzüne indi demek değil de nedir?

et omnis globus tuus stet contra dominum quid est enim aaron ut murmuretis contra eu
ey korah, senin ve yandaşlarının böyle toplanması rabbe karşı gelmektir. harun kim ki, ona dil uzatıyorsunuz?››

et ait ad illos quid est quod me quaerebatis nesciebatis quia in his quae patris mei sunt oportet me ess
o da onlara, ‹‹beni niçin arayıp durdunuz?›› dedi. ‹‹babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?››

dixitque balac ad balaam quid est hoc quod agis ut malediceres inimicis vocavi te et tu e contrario benedicis ei
balak balama, ‹‹bana ne yaptın?›› dedi, ‹‹düşmanlarıma lanet okuyasın diye seni getirdim. oysa sen onları kutsadın!››

adprehendens autem tribunus manum illius secessit cum eo seorsum et interrogavit illum quid est quod habes indicare mih
komutan, genci elinden tutup bir yana çekti. ‹‹bana bildirmek istediğin nedir?›› diye sordu.

cumque interrogaverit te filius tuus cras dicens quid est hoc respondebis ei in manu forti eduxit nos dominus de aegypto de domo servituti
‹‹İlerde oğullarınız size, ‹bunun anlamı ne?› diye sorduklarında, ‹rab bizi güçlü eliyle mısırdan, köle olduğumuz ülkeden çıkardı› diye yanıtlarsınız,

at ille intuens eum timore correptus dixit quid est domine dixit autem illi orationes tuae et elemosynae tuae ascenderunt in memoriam in conspectu de
kornelius korku içinde gözlerini ona dikti, ‹‹ne var, efendim?›› dedi. melek ona şöyle dedi: ‹‹duaların ve sadakaların anılmak üzere tanrı katına ulaştı.

dixerunt ergo ex discipulis eius ad invicem quid est hoc quod dicit nobis modicum et non videbitis me et iterum modicum et videbitis me et quia vado ad patre
Öğrencilerinden bazıları birbirlerine, ‹‹ne demek istiyor?›› diye sordular. ‹‹ ‹kısa süre sonra beni görmeyeceksiniz; yine kısa süre sonra beni göreceksiniz› diyor. ayrıca, ‹Çünkü babaya gidiyorum› diyor.››

quod cum vidissent filii israhel dixerunt ad invicem man hu quod significat quid est hoc ignorabant enim quid esset quibus ait moses iste est panis quem dedit dominus vobis ad vescendu
bunu görünce İsrailliler birbirlerine, ‹‹bu da ne?›› diye sordular. Çünkü ne olduğunu anlayamamışlardı. musa, ‹‹rabbin size yemek için verdiği ekmektir bu›› dedi,