Sie suchten nach: a ti (Serbisch - Türkisch)

a ti si, gospode, visok uvek.
ama sen sonsuza dek yücesin, ya rab.

a ti narièi za knezovima izrailjevim;
‹‹sen İsrail önderleri için şu ağıtı yak

a ti ga, to jest, moje srce primi.
kendisini, yani can ciğerimi sana geri gönderiyorum.

a ti govori šta pristoji zdravoj nauci:
sana gelince, sağlam öğretiye uygun olanı öğret.

a ti da potražiš boga i pomoliš se svemoguæem,
her Şeye gücü yetene yalvarırsan,

a ti se u pakao svrže, u dubinu grobnu.
İndirilmiş bulunuyorsun.

a ti uništavaš strah božji i ukidaš molitve k bogu.
tanrının huzurunda düşünmeyi engelliyorsun.

a ti sada kažeš: idi, kaži gospodaru svom: evo ilije.
oysa sen şimdi, ‹git, efendine İlyas burada de› diyorsun.

a ti i sluge tvoje znam da se još neæete bojati gospoda boga.
ama biliyorum, sen ve görevlilerin rab tanrıdan hâlâ korkmuyorsunuz.››

ja idem kud ide sve na zemlji; a ti budi hrabar i budi èovek.
‹‹herkes gibi ben de yakında bu dünyadan ayrılacağım. güçlü ve kararlı ol.

a sad evo adonija se zacari, a ti, gospodaru moj care, i ne znaš.
efendim kral, şu anda senin haberin olmadan adoniya krallığını ilan etti.

a ti kad èiniš milostinju, da ne zna levica tvoja šta èini desnica tvoja.
siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin.

a ti sada kažeš: idi, kaži gospodaru svom: evo ilije. ubiæe me.
ama sen şimdi, ‹git, efendine İlyas burada de› diyorsun. o zaman beni öldürür!››

a ti idi ka svom kraju; i poèivaæeš i ostaæeš na delu svom do svršetka svojih dana.
‹‹sana gelince, ey daniel, son gelinceye dek yoluna devam et. rahatına kavuşacak ve günlerin sonunda ödülünü almak için uyanacaksın.››

a mojsije nam u zakonu zapovedi da takve kamenjem ubijamo; a ti šta veliš?
‹‹musa, yasada bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?››

a jovan branjaše mu govoreæi: ti treba mene da krstiš, a ti li dolaziš k meni?
ne var ki yahya, ‹‹benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?›› diyerek ona engel olmak istedi.

a ti, sine èoveèji, uzmi opeku, i metni je preda se, i izreži na njoj grad jerusalim.
‹‹sen, ey insanoğlu, bir tuğla al, önüne koy, üzerine yeruşalim kentini çiz.

a ti digni štap svoj i pruži ruku svoju na more, i rascepi ga, pa neka idu sinovi izrailjevi posred mora suvim.
sen değneğini kaldır, elini denizin üzerine uzat. sular yarılacak ve İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçecekler.

a isus reèe mu: ostavi neka mrtvi ukopavaju svoje mrtvace; a ti hajde te javljaj carstvo božije.
İsa ona şöyle dedi: ‹‹bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün. sen gidip tanrının egemenliğini duyur.››

a mi æemo naseæi drva na livanu koliko ti god treba, i spustiæemo ih u slapovima morem u jopu, a ti ih odande vozi u jerusalim.
biz de sana gereken bütün tomrukları lübnanda keser, deniz yoluyla, sallarla yafaya kadar yüzdürürüz. sonra sen tomrukları alıp yeruşalime götürürsün.››