Sie suchten nach: sandığı (Türkisch - Deutsch)

ahit sandığı
bundeslade

İş, sandığı gibi değil!
gewiß, nein!

hayır, sandığı gibi değil!
doch, mit sicherheit!

İş onların sandığı gibi değil!
doch, mit sicherheit!

İş, onların sandığı gibi değil!
gewiß, nein!

hayır, iş, sandığı gibi değil!
aber nein!

demek, gerçek onun sandığı gibi değildir.
nein!

hayır, iş onların sandığı gibi değil!
nein!

rabbin sandığı filist ülkesinde yedi ay kaldıktan sonra,
also war die lade des herrn sieben monate im lande der philister.

İş, onların sandığı gibi değil! can, köprücüklere dayandığında,
ja! wenn (die seele eines sterbenden) bis zum schlüsselbein emporsteigt

topluluk bu öneriyi benimseyerek sandığı geri getirmeye karar verdi.
da sprach die ganze gemeinde, man sollte also tun; denn solches gefiel allem volk wohl.

hayır, allah'ın nizamı onların sandığı gibi değildir!
aber nein!

tanrının sandığı alındı, elinin iki oğlu, hofni ile pinehas öldü.
und die lade gottes ward genommen, und die zwei söhne elis, hophni und pinehas, starben.

antlaşma sandığı rabbin tapınağına taşındıktan sonra davutun orada görevlendirdiği ezgiciler şunlardır.
dies sind aber, die david bestellte, zu singen im hause des herrn, als die lade des bundes zur ruhe gekommen war;

sandığı yanına, davut kentine götüreceğine gatlı ovet-edomun evine götürdü.
darum ließ er die lade gottes nicht zu sich bringen in die stadt davids, sondern lenkte sie hin ins haus obed-edoms, des gahtiters.

İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: "efendinin katında beni hatırla."
und er sagte zu dem von den beiden, von dem er glaubte, er würde entkommen: "erwähne mich bei deinem herrn."

‹‹yücelik İsrail'den ayrıldı!›› dedi, ‹‹Çünkü tanrı'nın sandığı ele geçirildi.››
und sprach abermals: die herrlichkeit ist dahin von israel; denn die lade gottes ist genommen.

yeşu kâhinlere, ‹‹antlaşma sandığını yüklenip halkın önüne geçin›› dedi. böylece kâhinler sandığı yüklenip halkın önünde yürümeye başladılar.
und zu den priestern sprach er: tragt die lade des bundes und geht vor dem volk her. da trugen sie die lade des bundes und gingen vor dem volk her.

artık iş, sizin sandığınız gibi değil, andolsun gördüğünüze.
also schwöre ich bei dem, worin ihr einblick habt,