Sie suchten nach: öğütleyen (Türkisch - Englisch)

Şer öğütleyen kişi senden çıktı.
there is one come out of thee, that imagineth evil against the lord, a wicked counseller.

dahası, birbirlerine sabır ve sevgiyi öğütleyen inananlardan olmaktır.
and moreover to be of those who accepted faith, and who urged patience to one another and who urged graciousness to one another.

işığın lüksünün ve dağılımının iyi olmasını bize öğütleyen kodlarımız ve standartlarımız var.
we have codes and standards that tell us that the lights should be so much lux and of great uniformity.

İçinizde, iyiliğe çağıran, sağduyuyu öğütleyen ve kötülükten sakındıran bir topluluk olsun.
and from among you there must be a party who invite people to all that is good and enjoin the doing of all that is right and forbid the doing of all that is wrong.

İçinizde, iyiliğe çağıran, sağduyuyu öğütleyen ve kötülükten sakındıran bir topluluk olsun. bunlar başaranlardır
and from among you there should be a party who invite to good and enjoin what is right and forbid the wrong, and these it is that shall be successful.

barışı öğütleyenin yüreğiyse sevinçlidir.
deceit is in the heart of them that imagine evil: but to the counsellers of peace is joy.