Sie suchten nach: ağlamaktan (Türkisch - Englisch)

ağlamaktan kaçınmaya çalış.
try to keep from crying.

ağlamaktan daha çok aksiyon almalısın.
rather than cry, you should take action!

o, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.
she does nothing but cry.

ağlamaktan başka elinden bir şey gelmedi.
she couldn't help but cry.

aç bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
the hungry baby did nothing but cry.

annem, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
my mother did nothing but weep.

bütün gün ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
she did nothing but cry all day.

annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
he did nothing but weep when he heard of his mother's death.

ancak karakola gittiğimde karşılaştığım şey, ağlamaktan rimelleri akmış, korku dolu üç kız çocuğu oldu.
but when i got there, i found three scared girls still crying, with their faces smeared with mascara.

tüm dünyada, bir uçtan diğer uca, sert, sıkı, duygularından, hassasiyetlerinden, ağlamaktan, uzaklaşması öğretilerek yetiştirilen erkek çocukları görüyorum.
i see how boys have been brought up, and i see this across the planet: to be tough, to be hardened, to distance themselves from their tenderness, to not cry.

ölüyorsunuz diye ağlamak zorunda değilsiniz oyununuzu oynayın
you don't have to cry because you're dying play your game