Sie suchten nach: binmek (Türkisch - Englisch)

ata binmek çok eğlencelidir.
riding a horse is a lot of fun.

ben bisiklete binmek zorundayım.
i must ride a bicycle.

otobüse binmek için acele etti.
he hurried in order to get the bus.

otobüse binmek zorunda mıyız?
do we have to take the bus?

taksiye binmek benim için bir lüks.
taking a taxi is a luxury for me.

bir ata binmek gerçekten heyecan verici.
riding a horse is really thrilling.

hobilerimden biri de bisiklete binmek spor yapmak
one of my hobbies is riding a bike, doing sports.

motorsiklete binmek gençler için tehlikeli olabilir.
it can be dangerous for young people to ride motorcycles.

bir metroya tek başına binmek tehlikeli mi?
is it dangerous to take a subway alone?

bir yere gitmek için bir otobüse binmek zorundayım.
i have to take a bus to go anywhere.

burda, "ata binmek" at sürmek anlamında.
now, "horsing" is going for a horse ride.

futbol doğada yürüyüş bisiklet binmek spor yapmak.
football, trekking, walking, biking, doing sports.

o, ona otobüse binmek yerine yürümesini tavsiye etti.
she advised him to walk instead of taking a bus.

paris'e giden 8:15 trenine binmek zorundayım.
i'll have to catch the 8:15 train to paris.

bob son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.
bob missed the last train and had to take a taxi.

seyyar istif makinesinin ya da forkliftin kaldırdığı yükün üzerine binmek
standing on load from which portable stack machine or forklift are lifted

hareket halinde olan araçların durmasını beklemeden inmek veya binmek yasaktır.
getting on or off the vehicles moving is prohibited without waiting for them to stop completely .

new york metrosunda metroya binmek okuman zaman içinde ve zamanda yolculuk.
so for the subway in new york, i saw a correspondence between riding the subway it is travel in time, travel on time.

ve eğer ona ne yapmak istediğini sorarsanız size "ata binmek istiyorum" diyecektir.
and if you ask him what he wants to do, he will say, "i want to horsing."

sonraki gün ruanda için yola çıktım, ve bu cehenneme doğru hızla inen bir asansöre binmek gibiydi.
the next day i left for rwanda, and it was like taking the express elevator to hell.