Sie suchten nach: dayandığı (Türkisch - Englisch)

dayandığı
base

(bir şeyin) dayandığı esas
cornerstones

can boğaza dayandığı zaman
so when it has reached the throat.

hele can boğaza dayandığı zaman,
so when it has reached the throat.

bunun dayandığı kanıt nedir?
what is the evidence upon which this is based?

doğrusu, (nefis) boğaza dayandığı,
but when [man's soul] reaches the throat,

Şirket personel politikasının dayandığı başlıca unsurlar;
baseline main elements of the company personnel policy are as follows;

hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman,
but when [man's soul] reaches the throat,

amerikanların söylediği hikaye, amerikan rüyasının sonsuz seçimlere dayandığı hikaye.
the story americans tell, the story upon which the american dream depends, is the story of limitless choice.

can, köprücüklere dayandığında,
when it comes up to the throat,