Sie suchten nach: delikanlı (Türkisch - Englisch)

delikanlı idol
foxy sniper 2

tom bir delikanlı.
tom is a teenager.

delikanlı karanlıktan korkuyor.
the boy is afraid of the dark.

delikanlı yeni arabasını gösteriyor.
the teenager is showing off his new car.

bu, saatini bulan delikanlı.
this is the boy who found your watch.

parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
a lot of boys are running in the park.

nehirde yüzen delikanlı kimdir?
who is the boy swimming in the river?

delikanlı iken şarkı söylemeye başladım.
i began to sing when i was a youngster.

bu delikanlı da çukur engereğinde uzmanlaştı.
this guy specializes in pit vipers.

son derece delikanlı, eşcinsellikle alakası yok.
very heavy hetero guy.

sağduyudan yoksun bir delikanlı çarptı gözüme.
and beheld among the simple ones, i discerned among the youths, a young man void of understanding,

onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi.
and there entered the prison with him two young men.

on yedi yaşında bir delikanlı genelde babası boyundadır.
a boy of seventeen is often as tall as his father.

delikanlı tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.
the lad leaned over and shouted into tom's ear.

halen takip ettiğimiz bu delikanlı, şu anda ormanın derinliklerinde.
but this guy who we're following right now is in the deep jungle.

yaklaşıp cenaze sedyesine dokununca sedyeyi taşıyanlar durdu. İsa, ‹‹delikanlı›› dedi, ‹‹sana söylüyorum, kalk!››
and he came and touched the bier: and they that bare him stood still. and he said, young man, i say unto thee, arise.

bazı delikanlılar tenis oynar diğerleri futbol.
some boys play tennis and others play soccer.