Sie suchten nach: hayır ben musayit deyilim (Türkisch - Englisch)

hayır, ben onu yazmadım.
no, i didn't write it.

hayır, ben dışarı gitmedim.
no, i didn't go out.

dedi: "hayır, ben değil.
"no," he said.

hayır, ben değilim; sensin!
no i'm not; you are!

dedi: "hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu.
[ibrahim (abraham)] said: "nay, this one, the biggest of them (idols) did it.

wk: ah hayır. ben sadece -- ca: ne oldu peki?
wk: ah, no. i just -- ca: what happened?

ben mi? hayır, ben de bilmiyorum, ama imkansızı hergün görüyorum.
and me? well, neither do i, but i see the impossible every day.

o da, "hayır, ben yoksulları lağvetmek istiyorum." diye cevap verir.
he said, "no, i want to abolish the poor."

hayır; ben bunları ve babalarını gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
(even when they began worshipping others than allah we did not destroy them) but bestowed sustenance on them and on their forefathers until there came to them the truth and a messenger who clearly expounded things to them.

im: bir sorayım dedim çünkü bazı insanlar şey rod: hayır, ben onlardan değilim.
im: just checking, because some people want to look, you know, rod: no, not me, no.

ona anlattım, "hayır, hayır, hayır, ben daha yeni lübnan daydım" dedim.
i told him, i said, "no, no, no, i was just in lebanon."

hayır; ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım.
(even when they began worshipping others than allah we did not destroy them) but bestowed sustenance on them and on their forefathers until there came to them the truth and a messenger who clearly expounded things to them.

ve hayır, ben tüm bunların nasıl işlediğini bilmiyorum, ama belli ki bunlardan birini gördüğümde bir gizli mesaj olduğunu anlıyorum.
and no, i don't know how it works into the whole puzzling scheme of things, but obviously i know a coded message when i see one.

topuklarının üzerine dikildi ve dedi ki, " hayır. ben bu adamı her birinizden daha iyi biliyorum. onunla sürekli olarak biraraya geliyoruz.
and he dug in his heels and said, "no. i know this man better than any of you. i have met with him over and over again.

Öyleyse soruyorum: tanrı kendi halkından yüz mü çevirdi? kesinlikle hayır! ben de İbrahim soyundan, benyamin oymağından bir İsrailliyim.
i say then, hath god cast away his people? god forbid. for i also am an israelite, of the seed of abraham, of the tribe of benjamin.

hayır, ben aslında burada powerpoint'in özel bir versiyonuna bakıyorum. İlerideki slaytları, gerideki slaytları buradaki notlarımı gösteriyor, yani takip edebiliyorum.
no, i'm looking actually at a special version of powerpoint over here, which shows me the slides ahead, the slides behind, my notes from here, so i can see what's going on.

diğer yandan rüşvet isteği hissetmemizin haricinde; hayır ben bir sahtekârlık yapmıyorum dediğinizden sonra da adamların suratındaki: hayır sen yalan söylüyorsun hissi gitmeyince çok büyük bir rahatsızlık haline geliyor.
on the other hand, except for the bride request, when you say i do not defraud, they think i am lying, which is quite annoying.

ve ben "hangi renge boyamak isterseniz?" dedim, ardından onlar "sen seç." dediler. ben de "hayır hayır, ben dinlemeyi öğreniyorum.
and i said, "well, what color do you want to paint it?" and they said, "well, you choose." and i said, "no, no, i'm learning to listen.

“futbolun bize de biraz faydasının olması iyi bir şey”, diyen dragica, çıkartma takas etmeye devam etmek ve belki bir de birlikte maç izlemek için şimdiden bir iki kişiye telefon numarasını vermiş. “hayır, ben gerçekten futbolu seviyorum ve futbol hakkında bazı erkeklerden daha fazla bilgim var.
"well yeah, it's good for us to have some benefit from soccer too," says dragica, adding that she has already swapped telephone numbers with some of the guys so that they can keep exchanging stickers, and maybe even watch a game or two together.