Sie suchten nach: istercesine (Türkisch - Englisch)

İnsan, bazen şerri, tıpkı hayrı istercesine ister.
and man invokes (allah) for evil as he invokes (allah) for good and man is ever hasty [i.e., if he is angry with somebody, he invokes (saying): "o allah!

o gün onlar kabirlerinden çıkıp sür'atle sanki bir hedefe varmak istercesine koşarlar.
a day when they will come out of the graves in haste, as if rushing towards their goals.

Çoğu popüler içeriğin yasal izinlerine tek başlarına sahiplerdi, ve bunu, yayımcılara kimin patron olduğunu göstermek istercesine kullanıyorlardı.
they had an exclusive license on the most popular content, and they exercised it in a way that tried to demonstrate to the broadcasters who really was in charge.

İskelelerle kaplı merkezdeki işçiler, kaybedilen zamanı telafi etmek istercesine mümkün oldukça fazla sayıda kanadı bitirmek için çalışıyorlar.
the site is covered with scaffolding as workers try to complete as many of its wings as possible, racing to make up for lost time.

İnsan, bazen şerri, tıpkı hayrı istercesine ister. pek acelecidir bu insan! [10,11]
and man prayeth for evil the prayer he should make for good, and man is ever hasty.

kız sessiz kaldı, hiçbir şey söyleyemezdi. ona tekrar sordu, "söyle bana, adın ne?" kız ona cevap veremeden ona bakmaya devam etti. sonra öfkeli bir ses tonuyla ve ona vurmak istercesine elini kaldırarak tekrar sordu, "söyle, adın ne?" ve kız konuşmaya başladı. sanırım o zamanlar on altı ya da on yedi yaşındaydı.
the girl remained quiet, incapable of utter any word. he asked .her again, "tell me, what your name is?" the girl kept on looking at him unable to respond to him. then in an infuriating tone and raising his hand as if to hit her, he again asked her, "tell, what your name is?" and, the girl started talking. i think she was sixteen or seventeen at that time.