Sie suchten nach: kurbağa (Türkisch - Englisch)

kurbağa
frog

kurbağa günü
global one wate

kurbağa modu.
and frog mode.

kurbağa balığı
atlantic stargazer

kurbağa kuyuda.
the frog in the well.

kurbağa (צְּפַרְדֵּעַ): Çık.
frogs (צְּפַרְדֵּעַ): ex.

boğazımda bir kurbağa var.
i've got a frog in my throat.

bu çayır kurbağa doludur.
this meadow abounds in frogs.

ben onun kurbağa yediğini duyuyorum.
i hear that he eats frogs.

bu gölette bir sürü kurbağa vardı.
there used to be a lot of frogs in this pond.

kurbağa kermit, bir muppet show karakteridir.
initially, kermit was a lizard-like creature.

bu yılan balık ve kurbağa ile besleniyor.
the snake feeds on fish and frogs.

fakat eğer bunu bekleseydik kurbağa eceliyle ölebilirdi.
if i'd have waited around for that, i would have never -- the frog would have died, you know.

bu, japon balığıyla çiftleşmeye çalışan bir kurbağa.
this is a frog that tries to copulate with a goldfish.

"kurbağa kermit bana hiçbir şey ifade etmiyor."
kermit the frog means nothing to me."

"hayır, hayır, hayır! kurbağa olması lazım!"
"no, no, no! should be a frog!"

astronomlar kurbağa olsaydı, belki kurbağa kermit'i görebilirlerdi.
if astronomers were frogs perhaps they'd see kermit the frog.

ve onlar uzaya kurbağa gönderme peşinde olan meraklı çocuklar değillerdi.
and they weren't the curious little boys that liked to put frogs up in the air.

bu, kurbağa yavrunuzu akşam yürüyüşe çıkarmanız için bir yavru kurbağa yürütücüsü.
this is a tadpole walker to take your tadpole walking in the evening.

böylece komşunuz sizi bir daha gördüğünde "yavru kurbağa nasıl?" diye soracak
and so next time your neighbor sees you they'll say, "how is that tadpole doing?"