Sie suchten nach: parka (Türkisch - Englisch)

parka
anorak

parka gitmek.
going to the park.

bu boş bir parka
so, that's an empty parka jacket.

ben parka gideceğim.
i'll go to the park.

bu yol parka gider.
this road goes to the park.

annem beni parka götürdü.
my mother took me to the park.

o, onunla parka gitti.
she went to the park with him.

kızlarımı parka getirmeyi seviyorum
i like to bring my daughters to the park.

biz oynamak için parka gittik.
we went to the park to play.

bugün parka gitmiyor muyuz?
aren't we going out to the park today?

dün parka gittin, değil mi?
you went to the park yesterday, didn't you?

beyzbol oynamak için parka gittik.
we went to the park to play baseball.

yumi tenis oynamak için parka gider.
yumi goes to the park to play tennis.

böylece, örnek olarak parka inebilir.
so it could land in a park, for example.

birkaç dakikalık yürüyüş beni parka getirdi.
a few minutes' walk brought me to the park.

babasıyla parka gitme konusunda ısrar ediyor.
he insists on going to the park with his father.

düğünümde,beni parka sürükleyen bir köpeğim vardı.
there goes my dog who led me to the park in my wedding.

coffs harbour çok sayıda milli parka sahiptir.
coffs harbour is near numerous national parks, including a marine national park.

parka gitmektense hayvanat bahçesine gitmeyi tercih ederiz.
we would rather go to the zoo than to the park.

tom arabayı parka çekti, emniyet kemerini açtı ve indi.
tom pulled into the driveway, unfastened his seat belt and got out of the car.