Sie suchten nach: inanmak (Türkisch - Koreanisch)

bana inanmak zorundasın.
그가 발목 모니터를 부셔버리고

bana inanmak zorundasın!
너 내 말 믿어야 돼 그니깐, 이건

geliştiğime inanmak istiyorum.
꾸준히 성장하는 사람 말이야

ben de inanmak istemiyorum!
나도 믿고 싶지 않고요

-...ayarttığına inanmak istemiyorsun!
- 부인하겠죠 - 그녀는 순결해요

- sana inanmak zor. - neden?
못 믿겠어요

ciddi ciddi inanmak istiyorum.
정말로요

elimin iyi olduğuna inanmak istedin.
당신이 그렇게 믿고 싶어했잖아

- Çünkü kendim de inanmak istemiyordum.
그가 뭐랑 연관되어있든지요

bu genç bayana inanmak için nedenlerimiz var.
여기 이 젋은 여성분이

birinin bu bildirgeyi çalacağına inanmak çok zor
독립 선언서를 훔치려고 하다니 진짜 믿을 수가 없어

bunun sadece on yıl önce olduğuna inanmak zor.
어유, 그때가 엊그저께 같은데 벌써 십년 전이다

mutlu olduğuna inanmak istiyorum. size söz veriyorum.
약속드리죠

bizlere, inanmak isteyip de inanamayanlara ne olacak?
믿음을 갖고 싶어도 갖지 못하는 사람들에게는

açıkçası ben bunun bir dosttan geldiğine inanmak istiyorum.
하지만 난 진정한 친구라고 생각하고 싶어요

bir baba oğlundan vazgeçmez. bu senin inanmak istediğin şey.
부모는 자식을 버리지 않는다

bazılarının ise hiç buluşmamaları gerekir. ben de buna inanmak istiyorum.
끝내 어긋나는 만남도 있어요 하지만 나도 그 말을 믿고 싶군요

ama, sen, milyonda bir bir ihtimal görüyorsun ve inanmak istiyorsun.
그러나 자넨 기적을 경험했고

ne görmek istiyorsak onu görür ve neye inanmak istiyorsak ona inanırız.
우리는 보고 싶은 것만 보고 믿고 싶은 것만 믿는다

keçi'nin gerçek olduğuna ve bütün bunları hoş görmeyeceğine inanmak.
염소귀신이 진짜라고 믿게 되면 그들의 만행도 줄어들게 되지 않겠어?