Sie suchten nach: olamıyorum (Türkisch - Koreanisch)

engel olamıyorum.
어쩔 수가 없습니다

konsantre olamıyorum!
당최 집중이 안 되잖아!

- sarhoş olamıyorum.
- 취하지가 않아.

yani sarhoş olamıyorum.
그래서 술이 안 취해요

ben sanki, organize olamıyorum.
전 그냥.. 그냥 정리가 안되요 아시죠?

gelmeni istiyorum. yalnız olamıyorum...
'네가 보고싶어' /'나도 그래요'

o zaman neden ikinizle de olamıyorum?
그러면 난 왜 둘 다 가질 수 없는 거죠?

george, susar mısın, konsantre olamıyorum.
- 그냥 조용히 있어줄래? 집중 좀 하자

az daha çıldıracaktım! sensiz olamıyorum! affet beni.
미쳐버리는 줄 알았어 / 미안해

..ve bu aklımda zihnimde onu düşünmeye engel olamıyorum..
물론 통과하고 싣는것도 되고 자유의 종

senin için güçlü ve cesur olabileceğimi düşünmüştüm ama olamıyorum.
내가 너와 함께할만큼 강하고 용감하다고 생각했는데, 아니었나봐

ben konsantre olamıyorum. gerçekten de çok can sıkıcı. gülünç.
정말 짜증나네 미치겠다

neden sonsuza kadar mutlu yaşayacak biri olamıyorum? neden buna inanamıyorum?
왜 그걸 믿지도 못할까?

buralı olduğum için muhtemelen tarafsız olamıyorum ama lobisinde ukulele grubunun olduğu bir waikiki otelinden daha az egzotik bir balayı mekânı düşünemiyorum.
아무래도 난 이 지역 출신이라 선입견이 좀 있나봐 우쿨렐레 밴드가 로비에 있는 와이키키 호텔보다 덜 이국적인 신혼여행지는 상상도 못하겠어

bu yüzden anlamını bildiğinden emin olamıyorum çünkü benim düşündüğüm anlamdaysa bomba oksijen hattının üzerinde patlarsa, bütün hastane havaya uçar.
제 생각을 안 믿기로 했거든요 만약 폭탄이 산소 공급 라인 위에서 폭발한다면 병원 전체가 폭발한다는 거죠?

(musa:) "rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını sen ayır" dedi.
그가 가로되 주여 저 자신 과 제 형제를 제외하고는 통제할 권한이 없나이다. 그러하매 저희 와 우매한 백성들을 당신이 구별 하여 주옵소서

musa: "rabbim! ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır" dedi.
그가 가로되 주여 저 자신 과 제 형제를 제외하고는 통제할 권한이 없나이다. 그러하매 저희 와 우매한 백성들을 당신이 구별 하여 주옵소서

- sivilceler gider. - sizde c-diff bakterileri var ve kendi kendine tedavi olamıyor.
지금 당신 몸속에 클로스트리움균이 있어요 그리고 이건 스스로 없어지지 않을 거예요 (*위막성 대장염의 주 원인균)