Results for i'm done translation from English to Turkish

i'm done.
bitirdim.

i'm done for.
hapı yuttum.

i'm done arguing.
tartışmayı bitirdim.

i think i'm done.
sanırım hazırım.

i'm done listening to you.
seni dinlemeyi bitirdim.

i'll be back when i'm done.
hazır olduğumda döneceğim.

finally, i'm done with this work.
sonunda bu işi bitirdim.

i'm done. what's the next step?
ben hazırım.bir sonraki adım nedir?

i'll let you know when i'm done.
hazır olduğumda sana bildireceğim.

"after this year, i'm done," says tomo zela.
tomo zgela, “bu yıldan sonra artık yokum” diyor.

but that's it. i'm done. thank you very much.
İşte bu kadar. teşekkür ederim.

i'll lend you the book as soon as i'm done reading it.
okumayı bitirir bitirmez kitabı sana vereceğim.

and there i am. i'm done. there's my little furby.
İşte sonuç:. benim küçük furby'm.

and paula radcliffe at that point says, "i'm done. go."
ve o noktada paula radcliffe der ki, "ben bittim. koş."

if you need my homework, i'll stop by your house and give it to you when i'm done.
ev ödevime ihtiyacın varsa, hazır olduğumda sizin eve uğrarım ve onu sana veririm.

"after this year, i'm done," zela said, trying to sound calm while petting his dog.
köpeğini okşayan zgela, “bu yıldan sonra artık yokum” derken sakin kalmaya çalışıyor.

and there are seven different beliefs. i can't go through them because i'm done. the last piece is emotion.
ve yedi farklı inanç var. hepsinin üzerinden geçemem çünkü zamanım doldu. son parça da duygulardır.

and by the time i'm done, in 2020, when the who publishes the data again, this is going to be the map of anemia.
ve 2020'de işim bittiğinde, who veriyi tekrar yayınladığında, bu aneminin haritası olacak.

and after umpteen surgeries and, you can imagine, really unspeakable tragedy, he just said, "that's it. i'm done. that's enough.
ve sayısız ameliyattan sonra hayal edebileceğiniz gibi, anlatılamaz bir trajedi gerçekten "tamam. benden bu kadar. bu kadarı yeter.

as someone who has spent his entire career trying to be invisible, standing in front of an audience is a cross between an out-of-body experience and a deer caught in the headlights, so please forgive me for violating one of the ted commandments by relying on words on paper, and i only hope i'm not struck by lightning bolts before i'm done.
bütün kariyerini görünmez olmaya çalışarak geçirmiş biri olarak, böyle bir kalabalığın önünde durmak neredeyse dünya dışı bir deneyim ile far görmüş geyik arasında bir şey... bu nedenle sizden ted kurallarından birini ihlal edeceğim için beni bağışlamanızı istiyorum çünkü konuşmamı kağıttan okuyacağım ve konuşmamı bitirmeden önce beni yıldırım çarpmamasını umuyorum.