Results for you'll be always in my heart translation from English to Turkish

you'll be always in my heart
sen her zaman kalbımde olacağım

you'll always be in my heart
her zaman kalbımde sen olacaksın

you will be always in my heart
sen her zaman kalbımde olacaksın

you'll be in my heart today and always.
bugün ve her zaman kalbimde olacaksın.

he will always be in my heart
o her zaman kalbımde olacak

you live in my heart.
kalbimde yaşıyorsun.

i have always had a soft spot in my heart for mary.
kalbimde mary için her zaman bir zaafım vardı.

"how can i tell you everything that is in my heart?
"size kalbimde ki herşeyi nasıl anlatabilirim?

tom has a special place in my heart.
tom kalbimde özel bir yere sahiptir.

he seems to be always in conflict with someone.
o her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.

and that is something i will keep in my heart forever.
ve bu ebediyen kalbimde saklayacağım birşey.

that i have great heaviness and continual sorrow in my heart.
yüreğimde büyük bir keder, dinmeyen bir acı var.

i didn't make them in college, until something happened in my heart.
kolejde de kalbime bir şey olana kadar iyi bir derece yapamadım.

i thank my god, making mention of thee always in my prayers,
rab İsaya olan imanını ve bütün kutsallara beslediğin sevgiyi duydukça dualarımda seni anıyor, tanrıma sürekli şükrediyorum.

thou knowest what is in my heart, thou i know not what is in thine.
fakat vakta ki sen beni aralarından tutup aldın, onları görüp denetleyen yalnız sen kaldın. sen gerçekten her zaman, her şeye hakkıyla şahitsin.eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar sen’in kullarındır.

i want to carry in my heart forever the key word of the olympics -- passion.
olimpiyatların özünü oluşturan o sözcüğü, tutkuyu hep kalbimde taşımak istiyorum.

everything in my room was shaking -- my heart, my windows, my bed, everything.
odamdaki herşey sallanıyordu -- kalbim, pencerelerim, yatağım -- herşey

thou hast put gladness in my heart, more than in the time that their corn and their wine increased.
onların bol tahıl ve yeni şaraptan aldığı sevinçten fazla.

and then the minute it came, it blew up in my head and bashed in my heart -- something different.
geldiği anda, bir anda zihnimde patladı, ve kalbimde çarptı, farklı bir şey,

but nevertheless, there's no real sense of separation from me in my heart, in terms of the love that i feel for these people.
ancak buna rağmen bu insanlara duyduğum sevgi açısından kalbimde gerçek bir ayrılık hissi