Usted buscó: escuchan (Español - Turco)

sólo escuchan quienes oyen.
ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder.

de ellos hay quienes te escuchan.
aralarında sana kulak veren vardır.

dijo: «y ¿os escuchan cuando les invocáis?
"kendilerini çağırdığınızda sizi işitiyorlar mı?" dedi,

los prisioneros están juntos en descanso y no escuchan la voz del capataz
angaryacının sesini duymazlar.

y, si no te escuchan, sabe que no hacen sino seguir sus pasiones.
buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar.

pero si no escuchan, serán traspasados por la lanza y perecerán en su ignorancia
ders almadan yok olurlar.

si ellos escuchan y le sirven, acabarán sus días con bienestar y sus años con prosperidad
yıllarını rahatlık içinde geçirirler.

cuando reciben una nueva amonestación de su señor, la escuchan sin tomarla en serio,
her ne zaman rab'lerinden kendilerine yeni bir mesaj (zikr) gelse, onu ciddiye almadan dinlerler.

pero si no escuchan, yo arrancaré a tal nación. la arrancaré y la destruiré, dice jehovah
ama kulak asmayan her ulusu kökünden söküp atacak, yok edeceğim›› diyor rab.

sólo escuchan quienes oyen. en cuanto a los muertos, alá les resucitará y serán devueltos a Él.
ancak işitenler (çağrıya) gelir, ölülere gelince allah onları diriltir, sonra o'na döndürülürler.

hay entre ellos quienes te escuchan, pero hemos velado sus corazones y endurecido sus oídos para que no lo entiendan.
onlardan seni (okuduğun kur'an'ı) dinleyenler de vardır. fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik.

escuchan a su señor, hacen la azalá, se consultan mutuamente, dan limosna de lo que les hemos proveído,
onlar öyle kimselerdir ki rab'lerinin çağrısına kulak verip, namazı hakkıyla ifa ederler.İşlerini istişare ile yürütürler, kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan hayırlı işlerde sarf ederler [3,159]

¡dichosos tus hombres, y dichosos estos servidores tuyos que continuamente están de pie delante de ti y escuchan tu sabiduría
ne mutlu adamlarına! ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar.

ten cuidado de ti mismo y de la doctrina; persiste en ello, pues haciendo esto te salvarás a ti mismo y a los que te escuchan
kendine ve öğretine dikkat et, bu yolda yürümeye devam et. Çünkü bunu yapmakla hem kendini hem seni dinleyenleri kurtaracaksın.

de ellos hay quienes te escuchan. pero ¿puedes tú hacer que los sordos oigan, aun cuando no comprendan...?
onlardan seni dinleyenler de var; akıllarını kullanmayan sağırlara sen mi işittireceksin?

que escuchan la palabra y siguen lo mejor de ella! ¡ésos son los que alá ha dirigido! ¡ésos son los dotados de intelecto!
ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.

nosotros sabemos bien lo que escuchan cuando te escuchan o cuando están en conciliábulos, cuando dicen los impíos: «no seguís sino a un hombre hechizado».
biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.

entonces respondió moisés y dijo: --¿y si ellos no me creen ni escuchan mi voz, sino que dicen: "no se te ha aparecido jehovah"
musa, ‹‹ya bana inanmazlarsa?›› dedi, ‹‹sözümü dinlemez, ‹rab sana görünmedi› derlerse, ne olacak?››