Usted buscó: llorando (Español - Turco)

llorando
ağlayan

ella está llorando.
o, ağlıyor.

¿estás llorando?
ağlıyor musun?

eliza está llorando.
eliza ağlıyor.

todos están llorando.
herkes ağlıyor.

¿por qué estoy llorando?
neden ağlıyorum?

mi madre estaba llorando.
annem ağlıyordu.

la niña pequeña siguió llorando.
küçük kız ağlamaya devam etti.

bill siguió llorando durante horas.
bill saatlerce ağlamaya devam etti.

el bebé estuvo llorando toda la noche.
bebek tüm gece ağladı.

al anochecer regresaron a su padre, llorando.
akşam olunca ağlayaağlaya babalarına gelmişlerdi.

¿estaba el bebé llorando en aquel momento?
o zaman, bebek ağlıyor muydu?

cuando se les recitan las aleyas del compasivo, caen prosternados llorando.
doğruya ulaştırdığımız ve seçtiğimiz kimselerdir onlar. kendilerine rahman'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye varırlar.

y continúan rostro en tierra, llorando y creciendo en humildad».
ağlayaağlaya yüzüstü yere kapanıyorlar ve kur'an'ı dinleyiş onların gönül alçaklığını ve itaatlerini arttırıyor.

el que va llorando, llevando la bolsa de semilla, volverá con regocijo, trayendo sus gavillas
sevinç çığlıkları atarak demetlerle dönecek.

pero maría magdalena estaba llorando fuera del sepulcro. mientras lloraba, se inclinó para mirar dentro del sepulcr
meryem ise mezarın dışında durmuş ağlıyordu. ağlarken eğilip mezarın içine baktı.

entonces jesús, al verla llorando y al ver a los judíos que habían venido junto con ella también llorando, se conmovió en espíritu y se turbó
meryemin ve onunla gelen yahudilerin ağladığını gören İsanın ruhunu hüzün kapladı, yüreği sızladı.

luego me llevó a la entrada de la puerta de la casa de jehovah que da al norte, y he aquí que estaban sentadas allí unas mujeres, llorando a tamuz
bundan sonra beni rabbin tapınağının kuzeye bakan kapısının giriş bölümüne götürdü. orada oturup tammuz için ağlayan kadınları gördüm.

"los comerciantes de estos bienes que se han enriquecido de ella, estarán de pie, desde lejos por temor de su tormento, llorando y lamentando
babilde bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ıstıraptan dehşete düşecekler. uzakta durup ağlayacak, yas tutacaklar.

entonces pedro se levantó y fue con ellos. cuando llegó, le llevaron a la sala y le rodearon todas las viudas, llorando y mostrándole las túnicas y los vestidos que dorcas hacía cuando estaba con ellas
petrus kalkıp onlarla birlikte gitti. eve varınca onu üst kattaki odaya çıkardılar. bütün dul kadınlar ağlayarak petrusun çevresinde toplandılar. ona, ceylanın kendileriyle birlikteyken diktiği entarilerle üstlükleri gösterdiler.