Usted buscó: entrusted (Inglés - Turco)

duty entrusted to the experts:
bİlİrkİŞİlere tevdİ olunan gÖrev :

i entrusted my property to the lawyer.
eşyamı avukata teslim ettim.

i entrusted my wife with the family finances.
aile bütçesini karıma emanet ettim.

the woolwich arsenal was entrusted with the development.
woolwich arsenal bu iş için şeçildi.

in 1861 the ministry of marine was also entrusted to him.
İki yıl sonra 1861'de bahriye bakanlığı da kendisine bağlandı.

we have entrusted the human being with the care of his parents.
biz insana ana babasını öğütledik.

god instructs you to give back things entrusted to you to their owners.
allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi emreder.

and those who protect the property entrusted to them, and their agreements.
(bir de) onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen) riayet edenlerdir.

believe in allah and in his messenger and expend of what he has entrusted to you.
allah'a ve elçisine inanın ve yönetiminize verdiği şeylerden yardım için verin.

if these disbelieve it, we have entrusted it to others who do not disbelieve in it.
bunlar, ona inanmayacak olurlarsa, yerlerine, onu tanımamazlık etmiyecek bir toplum getiririz.

believers, obey god and obey the messenger and those who have been entrusted with authority among you.
allah'a itaat edin. peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin.

and who is more unjust than the one who hides the testimony which allah has entrusted to him?
allah tarafından bildiği bir (gerçeğin) tanıklığını gizleyenden daha zalim kim olabilir?

"the cleaning of the system, now entrusted to the judicial councils, does not take place.
sistemin temizlenmesi işi artık yargı konseylerine emanet edildiği için bir türlü gerçekleşmiyor.

x.- not performing the job entrusted to itself; performing the job outside of its authority,
x.- kendisine verilen işi yapmamak; yetkisi dışında oian işi yapmak,

he said, 'and shall i entrust him to you otherwise than as i entrusted before his brother to you?
"daha önce kardeşi için size nasıl güvendiysem şimdi de onun içinde mi size güveneyim?

this time around, she entrusted herself to composer ardit gjebrea, who cast her in a dance, r&b number.
bu sefer, kendisini bir dans, r&b parçasına yerleştiren besteci ardit cebrea'ya teslim etti.

he said, "should i entrust you with him except [under coercion] as i entrusted you with his brother before?
"daha önce kardeşi için size nasıl güvendiysem şimdi de onun içinde mi size güveneyim?

he said: "can i entrust him to you except as i entrusted his brother [yusuf (joseph)] to you aforetime?
"daha önce kardeşi için size nasıl güvendiysem şimdi de onun içinde mi size güveneyim?