Usted buscó: rationale (Inglés - Turco)

now, we have a rationale for that.
Şimdi, bunun için bir gerekçemiz var.

and the rationale for this behavior is explicitly religious.
ve bu davranışın ardında yatan neden dini.

reprocessing rationale adoption check list - dental superstructures.
gerekçe kabul kontrol listesinin yeniden işlenmesi- dental Üstyapılar.

the rationale for this quest is economic, political and geopolitical.
bu isteğin altında yatan etkenler ekonomik, siyasi ve jeopolitik nitelik taşıyor.

some economists, meanwhile, have questioned the rationale behind the move.
bu arada bazı ekonomistler de, hareketin altında yatan gerekçeyi sorguluyor.

this, ladies and gentlemen, is the rationale behind the existence of my armed forces.
bu, bayanlar baylar, benim silahlı kuvvetlerimin varlığının arkasındaki mantıktır.

there is no rationale for selling off a profitable public enterprise, the movement said in a statement.
hareket yaptığı açıklamada, kârlı bir kamu kuruluşunu satmanın mantığı olmadığını söyledi.

i'm not saying that there's not a rationale for being opposed to foie gras.
demeye çalıştığım şey, foie gras'ya karşı çıkmak mantıksız, değil.

the rationale behind the delay, trbovic said, was the difficulty in assessing the political situation in the country.
trboviç, ertelemenin nedeninin, ülkedeki siyasi durumu değerlendirmede yaşanan güçlük olduğunu belirtti.

this would be the rationale for the comeback of policy measures which some would view as "unconventional".
bu durum bazılarının "konvansiyonel olmayan politika önlemleri" olarak niteleyebileceği bir akıl yürütümünün geri dönüşü olarak da yorumlanabilir.

according to gonda, and others there is a connection and rationale between a vedic mantra and each vedic ritual act that accompanies it.
mantralar hindistan'da vedic hinduizm'i ile çıkmıştır ve daha sonra budistler, sikhler ve jainler tarafından benimsenmiştir.

a second drug with a functional or pharmacological rationale is not confined to simultaneous use but may also be used consecutively, as a replacement or as a complementary drug.
uyuşturucu kullanımı hakkındaki çoğu raporlama, geçerli pratik ve yöntemsel sebeplerle, her maddeyi ayrı olarak tanımlamaktadır.

the organisations also questioned the rationale behind the growing number of polling stations amid a constant decline in the population's interest in the elections.
Örgütler, nüfusun seçimlere olan ilgisinin sürekli olarak azaldığı bir dönemde sandık merkezi sayısının artmasının ardındaki mantığı da sorguladılar.

the rationale behind this work is that a cool-headed analysis of what we know about the drug situation is a condition for an informed, productive and reasoned debate.
bu çalışmanın ardında yatan fikir, uyuşturucu durumu hakkında bildiklerimizin serinkanlı bir analizinin bilgilendirilmiş, verimli ve akılcı bir tartışma için ön koşul teşkil ettiği fikridir.

the government's rationale is that the eu has already largely opened its markets to serbian exporters, and relieving the customs regime with eu members will attract additional investment.
hükümetin mantığı, ab'nin pazarlarının bütük kısmını sırp ihracatçılara zaten açmış olduğu ve ab üyeleriyle olan gümrük rejiminin hafifletilmesinin ek yatırımlar çekeceği şeklinde.

"it was a very ill-advised course of action without a rationale. [the referendum] was a political trick.
setimes'a konuşan İfantis, "bu, hiçbir mantığı olmayan kötü önerilmiş bir hamleydi.

although free trade is deemed desirable by most economists, the existence of large asymmetries and dynamic effects provide a rationale for developing countries to seek some protection; some distinguish between free and fair trade.
serbest ticaret pek çok ekonomist tarafından istenilen bir şey olarak değerlendirilse de geniş çaplı asimetriler ve dinamik etkiler, gelişmekte olan ülkelerin bir miktar korunmaya çalışmalarına neden oluyor.

the role of mass media campaigns is increasingly being seen as one of raising awareness (to underpin, support and explain to the population at large the rationale underlying environmental strategies) rather than one of changing behaviour.
kitle iletişim kampanyalarının rolü giderek davranışları değiştirmekten ziyade bilinçlendirmek (temellendirmek, desteklemek ve çevresel stratejilerin altında yatan mantığı genel halka açıklamak) olarak görülmektedir.

tailoring nutrition therapy amid the covid-19 pandemic: does it work? r.r. chada *,1 , s. chidrawar 2 , a. siddiqua 3 , r. medanki 4 , s.a. omer 5 , b. nagalla 6 . 1 lead clinical dietician, clinical nutrition and dietetics, aig hospitals, india; 2department of intensive care, india; 3 clinical nutrition and dietetics, india; 4department of nephrology, sunshine hospitals, india; 5 clinical nutrition and dietetics, aig hospitals, india; 6 scientist e (retired) division of biostatistics, national institute of nutrition, hyderabad, telangana, india rationale: the covid-19 pandemic has been a challenge for nutrition science, particularly monitoring and delivery. this study evaluates clinical and nutrition characteristics of patients infected with severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (sars-cov-2) and investigates the relationship between nutrition delivery and clinical outcomes.
moralite oranı ve uzun süreli ventilasyon (lov). ybÜ hastalarında rrt'de beslenme, kan fosfat düzeyleri (p) ve lov arasındaki ilişkiyi inceledik. methods: a retrospective cohort study of 1374 admission in two years. elektronik tıbbi kayıtlar kullanılarak, rrt (crrtihd), başvuru sırasında uygulanan toplam kalori ve lov dahil olmak üzere demografik ve klinik veriler elde edildi. hem rrt hem de rrt olmayan pat için hp ve nonhipofosfatemik (np) başlangıç özellikleri ve sonuçları